15 HİCR (Yasaklar)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Elif, Lam, Ra. ( Doğru, Eğri, Bilgi. ) İşte kitabın ayetleri ve açıklanmış okumalar,

( Hurufu Mukattaa harfleri hakkında 68 Kalem suresi altında bilgi verilmiştir. )

2. Kâfirler (kalp körleri) gün gelir, keşke biz de teslim olanlardan olsaydık derler,

3. Bırak şimdilik yiyip içsinler ve emellerinin peşinde koşuşup dursunlar, yakında öğrenirler.

4. Yok ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki bilinen bir kitabı (hesap defteri) olmasın,

5. Ve her ümmetin (toplumun) bir ömrü vardır, ne uzar ne kısalır,

6. Dediler; Ey kendisine zikir (Allah ilmi) indirilen, şüphesiz sen bir delisin,

7. Eğer doğru söylüyorsan bize melekleri (bilgeleri) getirsene,

8. Biz melekleri (bilgeleri) gerekmedikçe indirmeyiz, gerektiğinde ise bekletilmezler,

9. Zikri (Allah ilmini) biz indirdik ve elbette yine biz koruyoruz,

10. Şüphesiz senden önceki milletlere de elçiler göndermiştik,

11. Ancak gönderdiğimiz hiçbir elçi olmadı ki onunla alay etmesinler,

12. Biz onu (Allah ilmini) suçluların kalbine işte böyle sokarız,

13. Öncekilerin yapa geldiğini yapar, ona iman etmezler,

14. Onlara gökten (bilgeliklerden) bir kapı açsaydık da yukarı çıkarsaydık bile,

15. Muhakkak şöyle derlerdi; Anlayışımız sarhoşa döndürüldü, belki de bu felsefeden çok etkilendik.

16. Şüphesiz gökte (bilgeliklerde) burçlar yaptık da düşünerek bakanlar için süsledik,

( Geniş bilgi için 85 Buruc suresine bakınız. )

17. Ve onu taşlanmış (kovulmuş) şeytanlardan koruduk,

18. Kulak hırsızlığı yapanların (yarım yamalak anlayanların) peşine de açıkça görünen bir ateş (cehennem ateşi) düşürdük,

("Şihab": Ateş, kor, kıvılcım. )

19. Yeri yaydık ve orada dağlar (alimler) bıraktık ve orada her bitkiden yeterince yetiştirdik,

("Med": Uzatma, yayma, genişletme, çoğaltma. )
  
20. Ve orada size geçim çareleri açtık, o geçimi sağlayan siz değilsiniz,

( Ayet gittikçe artan insan nüfusunu doyurabilmek için geliştirilen üretim teknolojilerinden ve bunu gerçekleştirenlerin bilgisinden söz ediyor. Buğday, incir ve zeytin gibi. Bu ürünlerden buğdayı Vakıa 56/63-67, incir ve zeytini ise Tin 95/1-2 ayetlerinde görebilirsiniz. )

21. Hazineleri bizim katımızda olmayan bir şey yoktur ve biz onu belli bir ölçüyle açarız,

22. Rüzgarları (bilgelik gücünü) aşılayıcı (öğretici) olarak gönderip gökten (bilgelerden) su indirdik ve sizi suya (hayata) kavuşturduk, onun (bilgi hazinesinin) muhafızı siz değilsiniz,

("Rih": Rüzgar, güç, kuvvet, bilgelik gücü. "Levh": Görünen ibret verici manzara, büyüklerin ibret dolu sözleri, yazılı bilgi, susamak. "Lahik": Ulaşan, yetişen, eklenen, katılan. "Levahık": Ulaşanlar, yetişenler, katılanlar, aşılayanlar. "Hazin": Hazinedar, hazine bekçisi. )

23. Şüphesiz dirilten de öldüren de biziz ve sonunda her şey bize kalır,

24. Şüphesiz biz sizin öne geçenlerinizi de, geride kalanlarınızı da biliriz,

25. Muhakkak ki rabbin onları diriltip toplayacaktır, şüphesiz O bilgelerin alimidir,

26. Şüphesiz biz insanı salsalin ("salsal": içi boş çın çın öten testi gibi, çok anıran eşek misali) den, hamein ("hame": uzun zaman suda kalıp kokuşan çamur gibi, pis kokulu balçık gibi) mesnunin ("mesnun": üstünden ömürler geçmiş olarak, bozulup kokuşarak, sünnet edilerek, şekillendirilerek) den yarattık,

( Ben tercüme edersem evrim teorisini savunuyor diye kızarsınız, iyisi mi kelimelerin anlamını siz kendiniz yerli yerine koyun. Ancak bu ayetteki "insan" kelimesine dikkat edin, çünkü aşağıda gelen 28. ayette beşer olacak. )

27. Çok daha önceleri, cannı (cinlerin atalarını) da nar-i ("nar"; ateş, çekilen acılar, sefalet, düşkünlük, hatalar, kazalar, belalar,) semumin ("semum"; ateş misali, sıcak rüzgarlar gibi yakıp kavururcasına, zehirlenmiş gibi acı çektirerek) den yaratmıştık,

( Ayet hemen üstteki 26. ayet ile uyum içinde ve insanlığın geçmişte yaşadığı büyük acıları anlatıyor. O günlerde bu acıları en çok çekenlerin cin sıfatıyla tanımlanan insanlar olduğu anlaşılıyor. Bizim tanıdığımız insan ise o günlerde cinlerin de altında, içi boş bir testi gibi çın çın öten ilkel bir varlıktır. )

28. Ve rabbin meleklere (bilgelere) demişti ki; Ben, pis kokulu bir balçık iken üzerinden ömürler geçince sertleşen ve içi boş testi gibi çın çın öten bu kurumuş balçıktan (ilkel insandan) bir beşer yaratacağım,

("Salsal": Kuruyup sertleşmiş balçık, içi boş çın çın öten testi, çok anıran eşek. "Hame": Uzun zaman suda kalıp kokuşan çamur, pis kokan balçık. "Mesnun": Üstünden ömürler geçmiş olan, sünnetler, adetler gören. "Beşer": İnsan bedenini kaplayan dış deri, insanın dış görünüşü. )

29. Onu sizin seviyenize çıkarıp ruhumdan (ölümsüz nefesimden, ilmimden) üflediğimde (eğittiğimde) ona secde edin (ayaklarına kapanın),

("Seviye": Birlik, beraberlik, müsavilik, eşitlik. "Tesviye": Seviyeye getirme, düzleme, iki şeyi aynı hizaya getirme, iki şeyi bir tutma. "Seva": Beraber olma, denk olma, müsavi olma. "Sevva": Seviyelendiren, doğruya götüren. )

30. Meleklerin (bilgelerin) hepsi secde ettiler (ayaklarına kapandılar),

( Meleklerin Adem'in ayaklarına kapanmasının nedeni, Adem'in ayağa kalkışı ve insanlığın bir insan daha kazanmış olmasıdır. Bakara 2/34 ayetinde daha geniş bilgi bulabilirsiniz. ) 

31. Ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan çekindi,

("İblis": Kuran'da bir melek ismi. "İblas": Suskun, ümitsiz. "İba": Çekinmek, tiksinmek, kabul etmemek, razı olmamak. "Şey": Ölçü, uzaklık. "Şey'an": Uzaktan gören, ileriyi gören, her şeyin sonunu düşünen. "Şeyt": Helak olmak, mahvolmak, yanmak, kaynamak. "Şeytan": İnsanların kendi içlerinde yaşattıkları ve kendi günahlarını yükledikleri sanal günah keçisi.  

Meleklerin (bilgelerin) hocası makamındaki İblis secde etmez, çünkü Allah'ın "Ben sizin bilmediğinizi bilirim Bakara 2/30." hitabıyla hangi şeyi bilmediğini anlamıştır. Adem'i meleklerin (bilgelerin) dünyasından çıkarıp cinlerin dünyasına göndermelidir ki yeryüzünün ıslahına yardım etsin, cinleri Allah'a davet etsin ve çoğalıp Allah'ın arşını  yükseltsinler. 

32. Dedi; Ey iblis, sen neden secde edenlerle (ayağa kapananlarla) birlikte olmadın?

33. Dedi; Ben, pis kokulu bir balçıktan yarattığın, üzerinden ömürler geçince kuruyup sertleşen ve içi boş testi gibi çın çın öten beşere secde etmek için var edilmedim,

( Ayet dikkatle okunduğunda İblisin Adem'i değil duyarsız kimseleri kastettiği anlaşılıyor. Nitekim az sonra okuyacağımız 40. ayette içten kimseleri hariç tuttuğunu göreceğiz. ) 

34. Dedi; Öyleyse oradan çık, artık taşlananlardansın,

( "Recm": Taşlamak, taşa tutmak, kovmak, sürmek. )


35. Hesap gününe kadar senden tiksinilecek,

36. Dedi; Rabbim, öyleyse tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver,

("İnzar": Nazar kökünden, gözardı etme, tehir etme, mühlet verme. ) 

37. Dedi; Şüphesiz sen mühlet verilenlerdensin,

38. Bilinen o vakte kadar,

39. Dedi; Rabbim beni kışkırttığın için ben de yeryüzünü süsleyip onları kışkırtacağım,

40. Ancak içten kulların hariç,

( Gördüğünüz gibi İblis bu ayette beşer sıfatına layık olanları ayırıyor. )

41. Dedi; İşte budur bana ulaşan yol,

42. Sana uyan azgınlar hariç, senin kullarım üzerinde bir gücün yoktur,

43. Onların varacağı yer muhakkak cehennemdir,

44. Onun yedi kapısı vardır ve onlardan her birine ayrı bir kapı ayrılmıştır,

( Neden yedi kapısı var? Çünkü hesap defterleri yedi göğün bilgeleri tarafından tutuluyor. Bu kapılardan Sümerler zamanında yazılan "İnanna'nın yeraltı dünyasına inişi" isimli destanda da söz edilir. İnanna cehennemde ölür ama bilge Enki yaşam yiyeceği ve yaşam içeceği göndererek onu diriltir ve kurtarır. Bu destanı "Dinler ve Kitaplar Kütüphanesi" isimli sitemizde okuyabilirsiniz. )

45. Koruyup korunanlar ise şüphesiz bahçelerde (cennetlerde) pınar başlarında olacaklar,

46. Güvenle ve keyifle girin,

47. İçlerinde kin ve kıskançlık adına ne varsa söküp atmışızdır, karşılıklı dost olmuşlardır,

48. Orada hiçbir zahmete girmezler ve oradan çıkarılacak değiller,

49. Kullarıma haber ver ki, şüphesiz ben merhametimle kusurları örtenim,

50. Ancak azabım da çok acıklı.

51. Onlara İbrahim’in misafirlerinden haber ver,

52. Onun yanına girdiklerinde selam, dediler. Dedi; Biz sizden korkuyoruz,

("Vecel": Ürkme, ürperme, korkma.

Hadisler gelen misafirlerin eşcinsel görünümlü 7-8 genç olduğunu bildiriyor. Kamer 54/37 ayetinde de anlatılır. )

53. Dediler; Korkma, şüphesiz biz sana alim bir tanrı kölesi müjdeliyoruz,

54. Dedi; Ben ululuğa (dini sıfat) ulaşmışken bu nasıl bir müjde?

("Kiber": Ekber ve kebir kökünden, ululuk, büyüklük, yaşlılık. )

55. Dediler; Sana müjdemiz gerçektir, ümit kesenlerden olma,

("Kanıt": Ümidini kesmiş, ümitsizliğe düşmüş, kederli, hüzünlü. )

56. Dedi; Yanlış yolda olanlardan başka kim rabbinin merhametinden ümit keser?

57. Yine dedi; Ey gönderilenler, yapmak istediğiniz nedir?

("Hatb": Mühim iş, istemek, konuşmak. )

58. Dediler; Şüphesiz biz suç işleyen topluma gönderildik,

59. Ancak Lut ve yakınları hariç, onların hepsini kurtaracağız,

60. Hanımı hariç, onun geride kalanlardan olmasını belirledik,

61. Gönderilenler Lut’un yanına geldiklerinde,

62. Dedi; Şüphesiz siz yasaklanmış bir topluluksunuz,

("Münker": Allah'ın razı olmadığı, haram, günah, yasaklanmış. ) 

63. Dediler; Evet, sana onların şüphe ettikleri şeyi getirdik,

64. Sana gerçeği getirdik ve şüphesiz söylediklerimiz doğru,

65. Gecenin bazı vakitlerinde yakınlarınla birlikte yürü (oku) ve sen de onları arkalarından takip (kontrol) et. Sizden hiç kimse arkada bıraktığı şeylere iltifat etmesin (dönüp bakmasın). Size emredilen yere doğru ilerleyin,

("Leyl": Gece. "Kıt'a": Parça, bölüm, kısım. "İltifat": Beğenmek, yönelmek, beğeniyi ifade etmek. "Hays": Yer, cihet, keyfiyet. 

Okuduğumuz bir gece ayetidir. Sadece geçmiş tarihten değil, belki de halen yaşamakta olduğumuz olaylardan söz ediyoruz. Hud 11/81 gece ayetinden farklı olarak, yola çıkan sevdiklerimizin hayat yürüyüşünü de rahatsız etmeden takip etmemiz isteniyor. ) 

66. Ve o konuda karar verdik, onlar kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklar,

("Dübr": Bir şeyin arkası, gerisi. Bir işin sonu, nihayeti. "Kaziye": Hüküm, bir hükmü ifade eden kelam, karar.)

67. Derken medeniyet halkı birbirlerine müjde vererek geldiler,

( Bu ayette medeniyet kelimesini kullanmamın nedeni, Kuran'ın bu yerleşim birimi için Araf 7/82, 163, Enbiya 21/74, Neml 27/56 ve Ankebut 29/31, 34 ayetlerinde karye (köy) kelimesini kullanıyor olmasıdır. Ayetin medine ile kastettiği şehir değil medeniyet kültürüdür. ) 

68. Dedi; Beni misafirlerimin önünde utandırmayın,

69. O İlah için koruyup korunun da beni mahcup etmeyin,

70. Dediler; Seni el alemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?

71. Dedi; Yapmayı düşündüğünüz şey için kızlarımız daha uygundur.

72. Sen kendi ömrüne bak, şüphesiz onlar hayatın sarhoşluğu içinde bocalıyorlardı,

73. Ve güneş (bilim, medeniyet) doğarken azap onları kapladı,

74. Derken oranın en yücesini oranın en değersizi yaptık ve onların üzerine pişmiş çamurdan taşlar (günahlar) yağdırdık,

( Bu ayet Hud 11/82 ayetinin benzeridir ve orada daha geniş bilgi verilmiştir. ) 

75. İşte bunda düşünenler için dersler vardır,

76. Ve o (eşcinsellik), şüphesiz işlek yolda (kalabalık şehirlerde) hala durmaktadır (yaşamaktadır),

("Sebil": Yol, açık ve geniş yol, işlek yol. "Mukim": İkamet eden, yerleşmiş olan, duran, yerleşik. )

77. Şüphesiz anlayanlar için bunda ibret vardır.

78. Eyke halkı da zalimlerdendi (nefsine uyanlardandı),

79. Ve onlardan da intikam almıştık, onların ikisi de açık örneklerdir,

80. Şüphesiz gönderilenleri Yasaklar vadisi'nin halkı da yalanlamış,

("Hicr": Haramlar, yasaklar. Semud kavminin yaşadığı kayalıklarda oyulmuş evlerden oluşan eski bir yerleşim birimi. Ürdün'deki antik Petra kenti olduğu söylenir. )

81. Ayetlerimizi vermemize rağmen yüz çevirmişlerdi,

82. Dağların yamaçlarında sağlam evler oyarlardı,

83. Ama onlar da azapla kaplanmış olarak sabahladılar,,

84. Aldıkları tedbir kendilerini korumaya yetmedi.

85. Biz gökleri (bilgelikleri), yeri (insanlığı) ve arasındakileri gerçek olarak yarattık ve o saat mutlaka gelecektir, bu nedenle sen onları hoş gör,

86. Şüphesiz rabbin yaratan ve bilendir,

87. Şüphesiz sana ikinci yediyi (yedi yeri değil, yedi göğü) ve büyük Kuran’ı verdik,

( Bazı müfessirler bu ayetin Fatiha suresine işaret ettiğini düşünüyorlarsa da ben öyle düşünmüyorum. Yedi gök anlayışı tüm bunların üzerindedir ve Fatiha suresini de zaten içine alır. Kuran yedi anlam üzerine indirilmiştir. Kuran'ı yedi müzik makamı olarak anlamak, bu yedi anlamın en basit olanı olsa gerektir. )

88. Sakın bazılarına bol bol verdiğimiz dünya malına göz dikme ve onlar için üzülme, iman sahiplerine kol kanat ger,

89. De ki; Ben gerçekleri söyleyen bir uyarıcıyım,

90. Tıpkı mezheplerle bölünenlere gönderilenler gibi,

91. Onlar ki okunanların anlattığı gerçeği parça parça ettiler,

92. Artık rabbin onların hepsini mutlaka sorguya çekecek,

93. Her ne yaptılarsa,

94. Şu halde sana emredileni açıkça söyle ve ortak koşanlara boş ver,

95. Alay edenlere karşı biz sana yeteriz,

96. O İlah varken başka ilah edinenler yakında bilecekler,

97. Söyledikleri şeyler yüzünden canının sıkıldığını biliyoruz,

98. Ama sen rabbinin yüceliğini dile getirmeye ve secde edenlerden (ayağa kapananlardan) olmaya devam et,

99. Ve gerçeklerin kesinliği açığa çıkıncaya kadar rabbine kulluğu sürdür.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder