5 MAİDE (Sofra)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Ey iman edenler, anlaşmaları yerine getirin. Kurbanlık hayvanlar ve ihramda iken avlanmak hariç olmak üzere, sayılanlar dışındaki av hayvanları size helal edildi. O İlah dilediği gibi hükmeder,

2. Ey iman edenler, rabbinin rızasını arayarak Kâbe’ye gelen kimselerle, haram aylar ve kurbanlık hayvanlar gibi kutsallık sembollerine saygısızlık etmeyin. Ancak ihramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescidi Haram'a girmenizi engelledikleri için bir topluma beslediğiniz kin sizi tecavüze sevk etmesin. İyilik için yardımlaşın, kötülük ve düşmanlık için yardımlaşmayın. O İlah için koruyup korunun, çünkü O İlah cevabı ağır olandır,


("Şeair": Şiar'ın çoğulu, adetler, kurallar, işaretler, semboller. )

3. Hayvan leşi, kan, domuz eti, O İlah'tan başkası adına kesilenler, kesmeye fırsat bulduklarınız hariç boğularak, dövülerek, düşerek, boynuzlanarak, parçalanarak ölenler, putlara kesilenler ve faldan fayda beklemek size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler (kalp körleri) sizin dininizi yok etmekten ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi bütünledim, nimetimi (ilim nimetimi) tamamladım ve bu teslimiyet dininde sizden razı oldum. Ancak kim açlık karşısında çaresiz kalıp yerse, bilin ki kasıt olmamak kaydıyla O İlah merhametiyle kusurları örtendir,

Başka bir Kuran ayeti domuz eti hakkında şöyle diyor; " Domuz eti, ki o şüphesiz pistir. Enam 6/145."

Domuz niçin pis, nedir domuzun etini pis yapan? Hz. Muhammet İsa'nın kendinden önce gönderilen peygamber, İncil’in Kuran’dan önce gönderilen kitap olduğunu bilirdi. Hıristiyanların domuz eti yediğini de bilirdi. Şu halde merak etmez miydi İsa'nın niçin haram etmediğini? Yoksa İsa haram etti de Hıristiyanlar mı unuttu, yoksa bu domuz etinin arkasında bilmediğimiz başka bir derinlik mi var?

Şimdi İncil’den ve Tevrat’tan iki alıntı yaparak meselenin iç yüzünü anlamaya çalışacağız.

" İsa karaya çıkınca kentten bir adam O`nu karşıladı. Cinli ve uzun zamandan beri giysi giymeyen bu adam evde değil, mezarlıklarda ve mağaralarda yaşıyordu.
Adam İsa'yı görünce çığlık atıp önünde yere kapandı. Yüksek sesle dedi; Ey İsa, yüce Tanrının Oğlu, benden ne istiyorsun? Sana yalvarırım, bana işkence etme!
Çünkü İsa, kötü ruha adamın içinden çıkmasını buyurmuştu. Kötü ruh adamı sık sık etkisi altına alıyordu. Adam zincir ve kösteklerle bağlanıp başına nöbetçi konulduğu halde bağlarını paralıyor ve cin tarafından ıssız yerlere sürülüyordu.
İsa ona; Adın ne? diye sordu. O da; Tümen, diye yanıtladı. Çünkü onun içine bir sürü cin girmişti.
Cinler, dipsiz derinliklere gitmelerini buyurmasın diye İsa`ya yalvarıp durdular.
Orada, dağın yamacında otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. Cinler, domuzların içine girmelerine izin vermesi için İsa`ya yalvardılar. O da onlara izin verdi.
Adamdan çıkan cinler domuzların içine girdiler. Sürü dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.
Domuzları güdenler olup biteni görünce kaçtılar, kentte ve köylerde olayın haberini yaydılar.
Bunun üzerine halk olup biteni görmeye çıktı. İsa`nın yanına geldikleri zaman, cinlerden kurtulan adamı giyinmiş ve aklı başına gelmiş olarak İsa`nın ayakları dibinde oturmuş buldular ve korktular.
Olayı görenler, cinli adamın nasıl kurtulduğunu halka anlattılar. Luka 8: 27-36. Markos 4: 2-16. Matta 8: 28-33."

" Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler. Matta 7:6."

" Şu gerçek özdeyiş onların durumunu anlatıyor: “Köpek kendi kusmuğuna döner, Domuz da yıkandıktan sonra çamura bulanmaya döner.” Petrusun mektubu 2:22."

" Bizi eski halimize kavuştur, Ey Her Şeye Egemen Tanrı, Yüzünün ışığıyla aydınlat, kurtulalım!
Mısır'dan bir asma çubuğu getirdin, Ulusları kovup onu diktin.
Onun için toprağı hazırladın, Kök saldı, bütün ülkeye yayıldı.
Gölgesi dağları, Dalları koca sedir ağaçlarını kapladı.
Sürgünleri Akdeniz'e, Filizleri Fırat'a dek uzandı.
Niçin yıktın bağın duvarlarını? Yoldan geçen herkes üzümünü koparıyor,
Orman domuzları onu yoluyor, Yabanıl hayvanlar onunla besleniyor.
Ey Her Şeye Egemen Tanrı, ne olur, dön bize! Göklerden bak ve gör, İlgilen bu asmayla.
İlgilen sağ elinin diktiği filizle, Kendine seçtiğin oğulla! Mez.80: 7-15."

Sizin de fark edeceğiniz gibi İncil domuzu cin dediğimiz bilgisiz insanlarla, Tevrat ise saldırgan uluslarla özdeşleştiriyor. Bakara suresinin 173 ve 259 ayetlerini incelerseniz, Kuranın da domuz etini insan ahlakı ve insan davranışları ile özdeşleştirdiğini göreceksiniz. Yani meselenin özü domuz eti değil, insanın domuza benzeyen davranışlarıdır
)

4. Nelerin helal kılındığını soruyorlar, de ki; Bütün iyi ve temiz şeyler helal kılınmıştır. O İlah’ın size öğrettikleriyle eğittiğiniz avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını da O İlah’ın adını anarak yiyin. O İlah için koruyup korunun, zira O İlah’ın hesabı çabuktur,

( Müfessirler ayet hakkında çok söz söylemişler ama en can alıcı soruyu üstü kapalı geçmişler. Allah bize vahşi hayvanları eğitmeyi Kuran'ın hangi suresinde öğretiyor? Rahmetli Elmalılı "anlayış", Diyanet ise "yetenek" deyip geçiştirmişler. Sorunun doğru cevabı Hac 22/36 ve Zuhruf 43/13 ayetlerindedir ve vahşi hayvanları ehlileştiren ilk insanların emeklerinden söz eder. )

5. Bütün temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır. Başka bir dine iman edenlerin yediği size helaldir, sizin yediğiniz de onlara helaldir. İman eden kadınlardan rabbini görür gibi olanların yanı sıra, sizden önce kitap verilenlerin rabbini görür gibi olan kadınları da bedellerini vermeniz ve namuslu kalmaları şartıyla size helaldir. Kim iman etmezse onun işi boşa gitmiştir ve o dirilişte de ziyana uğrayanlardandır,

6. Ey iman edenler, namaza (duaya) kalktığınızda ellerinizi yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar kollarınızı yıkayın. Sonra başınızı sıvazlayıp topuklara kadar ayaklarınızı da yıkayın. Cinsellikle kirlenirseniz yıkanın. Hasta yahut yolculuk halinde bulunur veya tuvaletten gelir veya cinsellikle kirlenmiş olur da su bulamazsanız, temiz bir toprakla yüzünüzü ve kollarınızı sıvazlayarak temizliğe niyet edin. O İlah size güçlük çıkarmak istemez, sadece sizi temizlemek ve size nimetini (ilim nimetini) tamamlamak ister. Umulur ki teşekkür edersiniz,

( Su ve toprakla temizlenmenin, hayvanların da kullandıkları en eski temizlenme yöntemlerinden biri olduğunu biliyoruz. Ama bu temizlik insanda farklı bir gelişme süreci izlemiş ve bir örneğini az sonra izleyeceğiz. Ancak daha öncesinde size bir Kuran ayetini hatırlatmak istiyorum, 

" O İlah'ın gerçekliği yolunda gayret edin. O sizi seçti ve babanız İbrahim milletinde olduğu gibi din konusunda size zorluk yüklemedi. O size eskiden bu yana Müslümanlar (teslim olanlar) adını verdi. Hac 22/78"

Şimdi bizden önceki eski Müslümanların nasıl temizlendiklerini izleyeceğiz. Okuyacağımız satırları, Hz. Muhammet'ten 1500 yıl önce yaşamış Ahura Mazda (kutsal ruh) dininin peygamberi Zarahuştra'nın (Zerdüşt) yazdırdığı Avesta (hükümler) kitabından aldım. Ben kısaltarak aktaracağım, orijinal çeviriyi Dr. Siraç Bilgin çevirisinden okuyabilirsiniz.

" Zarathuştra Ahura Mazda’ya sordu: Ey En Erdemli Güç, Maddi Dünyanın Yaratıcısı, Sen, Kutsal Biri! Şu Maddi Dünya’da ölümle kirlenmiş olan birinin vücudunu temizlemek isteyen biri, bu işin çaresine nasıl bakacak?

Onlar, ilk olarak onun ellerini yıkayacaklardır, eğer önce onun elleri temizlenmemişse, o tüm vücudunu kirlenmiş hale getirmiş olacaktır. Onun elleri üç kez yıkandığında, elleri temiz olduktan sonra, sen suyu kafanın ön cephesine serpeceksin. Kör sinek o zaman (temizlenecek olan adamın) yüzünde, iki kaşın arasındaki bölgeye kaçar.
Sen (o zaman suyu) iki kaşının arasına serpeceksin. Kör sinek o zaman kafanın arka cephesine kaçar.
Sen (o zaman suyu) kafanın arka cephesine serpeceksin. Kör sinek o zaman ön cephede, çenelerin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) çeneye serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ kulağın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ kulağın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol kulağın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol kulağın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ omuzun üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ omuzun üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol omuzun üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol omuzun üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ kol çukuruna kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ kol çukuruna serpeceksin. Kör sinek o zaman sol kol çukuruna kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol kol çukuruna serpeceksin. Kör sinek o zaman ön cephede göğsünün üzerine kaçar.
Sen (o zaman suyu) ön cephede göğsün üzerine serpeceksin. Kör sinek o zaman sırta kaçar.
Sen (o zaman suyu) sırta serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ meme ucuna kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ meme ucuna serpeceksin. Kör sinek o zaman sol meme ucuna kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol meme ucuna serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ kaburga kemiklerinin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ kaburga kemiklerinin üstüne serpeceksin.  Kör sinek o zaman sol kaburga kemiklerinin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol kaburga kemiklerinin üstüne serpeceksin.  Kör sinek o zaman sağ kalçanın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ kalçanın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol kalçanın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol kalçanın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman apış arasına kaçar.
Sen (o zaman suyu) apış arasına serpeceksin. Eğer kirli kişi bir erkekse, o zaman (suyu) önce arka tarafa serp, eğer kirli kişi bir kadınsa o zaman (suyu) arka taraftan önce ön tarafa serpeceksin.  Kör sinek o zaman sağ butun üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ butun üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol butun üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol butun üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ dizin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ dizin üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol dizin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol dizin üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ bacağın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ bacağın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol bacağın üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol bacağın üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ ayak bileğinin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ ayak bileğinin üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sol ayak bileğinin üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol ayak bileğinin üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman sağ ayağın üst kısmının üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sağ ayağın üst kısmının üstüne serpeceksin.  Kör sinek o zaman sol ayağın üst kısmının üstüne kaçar.
Sen (o zaman suyu) sol ayağın üst kısmının üstüne serpeceksin. Kör sinek o zaman ayağın tabanına sürülmüş olur. Orası ona (Kör Sineğe) bir sineğin kanatları gibi görünür.
O, ayak uçları ile yere basarken, topuklarını havaya kaldıracak, (o zaman) sen onun sağ ayak tabanına su serpeceksin. Bundan sonra  Kör sinek sol ayak tabanına kaçacaktır, (o zaman) sen onun sol ayak tabanına su serpeceksin. Kör sinek (bu kez) kendisine (kör sineğe) bir sineğin kanatları gibi görünen parmaklara kaçacaktır.
(O zaman) o, topuklarına basarak ayak parmaklarını kaldıracak, sen onun sağ ayak parmaklarına su serpeceksin. Kör sinek (o zaman) sol ayak parmaklarına kaçacaktır. Sen (o zaman) sol ayak parmaklarına su serpeceksin, ondan sonra Kör sinek kuzey bölgelerine kaçacaktır, çok öfkeli bir sinek biçiminde, dizleri ve kuyruğunun şekli çıkıntılı, her tarafı kire bulanmış ve en kötü xrafstralara benzer bir şekilde.
Sen, Kötü’yü vuran, çok sağlık verici olan şu sözleri söyleyeceksin: Efendi(miz)in arzusu, dindarlığın kuralıdır. Bu dünyada Mazda için çalışanlara ve Ahura’nın arzusuna uygun olarak ve onun (Ahura’nın) verdiği gücü fakirlerin sıkıntısını hafifletmek için kullananlara, Sağduyu’nun zenginliği verilecektir.
Daha sonra kirli adam çemberlerin içinde oturacak, (oturacağı yer) altı çukur için (sığır sidiği içeren çukurlar için) çizilen çemberlerin dışında, diğerlerinden dört parmak uzakta. Orada o, yaş olmayan avucuna doldurduğu toz ile vücudunu temizleyecektir.
Onlar, bu (adamın) vücudunu ovması için, yerden onbeş kez toprak alacaklardır (ve ona vücudunu ovması için vereceklerdir) ve onun kafasındaki son saç teli de kuruyuncaya kadar bekleyeceklerdir.
O, vücudu kuruduğunda; (su dolu) çukurlara (doğru) adım atacaktır. O birinci çukurda bir kez vücudunu yıkayacaktır, ikinci çukurda iki kez vücudunu yıkayacaktır, üçüncü çukurda üç kez vücudunu yıkayacaktır.
Daha sonra o, vücuduna; Urvâsna’dan (sarımsak kokulu bir tütsü otu) veya Vohu-kereti’den (öd ağacı) veya bir başka güzel kokulu bitkiden (elde edilen) güzel bir koku sürecek, elbiselerini giyerek geriye; evine yollanacaktır."

Biraz uzun oldu ama, özellikle aydın insanlarımıza dinin önemini anlatmak istedim. Bugün duş temizliğinden ibaret zannettiğimiz bu abdestler, geçmişte ceset yiyen biz vahşileri insana çeviren kutsal kurallardır. Bu kutsallıklar olmasaydı, bizler hala aynı ilkelliğin içinde çırpınıyor olurduk. Bunu gerçekleştirenlere dini hurafe yerine koyarak mı teşekkür edeceğiz? Abdest alarak kurtulmaya çalışanlara, onları aşağılayarak mı destek olacağız..?)

7. O İlah’ın size olan nimetini, duyduk ve kabul ettik dediğinizde verdiğiniz sözü hatırlayın ve O İlah için koruyup korunun. Şüphesiz O İlah içinizden geçenleri bilir,

8. Ey iman edenler, O İlah için hakkı ayakta tutun ve adaletle şahitlik edin. Birine duyduğunuz kin sizi taraf tutmaya itmesin, adil olun, bu koruyup korunmak açısından en doğru olandır. O İlah için koruyup korunun, çünkü O İlah yaptıklarınızı bilir,

9. O İlah iman eden ve içten olanlara bağışlanma ve büyük mükâfatlar söz verdi,

10. Ayetlerimize kafir (kalp körü) kesilip yalanlayanlar ise ateş çukurundadır,

11. Ey iman edenler, hatırlayın O İlah’ın size olan yardımını, hani bir topluluk size saldırmaya yeltenmişti de sizi onlardan korumuştu. Şu halde O İlah için koruyup korunun ve iman edenler O İlah'ı vekil etsinler,

12. Şüphesiz O İlah İsrail oğullarından söz aldı ve içlerinden on iki vekil görevlendirdi. Ve O İlah dedi; Sizinle beraberim, eğer namazı (duayı) yükseltir, malınızdan verip temizlenir, peygamberlerime iman edip destekler ve O İlah’a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz günahlarınızı örter ve sizi içinde her şeyin su gibi aktığı cennetlere koyarım. Ama şimdi kim kafirlik (kalp körlüğü) ederse düzlenmiş yoldan sapmış olur,

13. Sözlerini tutmadıkları için onlardan tiksindik ve kalplerini katılaştırdık. Kendilerine verilen nasihatleri unuttular da şimdi kelimelerin anlamlarını çarpıtmaya çalışıyorlar. İçlerinden pek azı hariç onlardan sürekli hainlik görürsün. Fakat yine de sen onları affet, aldırış etme. Şüphesiz O İlah kendisini görür gibi olanları sever,

14. Biz Hıristiyanız diyenlerden de söz almıştık ama verilen nasihatleri onlar da unuttular. Bu nedenle aralarına diriliş gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Yakında O İlah onlara yaptıklarını haber verecektir,

15. Ey kitap ehli, elçimiz size kitaptan gizlenen şeyleri açıklamak üzere geldi, birçoğunu da affediyor. Size O İlah'tan bir nur (aydınlık bilgi) ve apaçık bir kitap geldi,

16. O İlah hoşnutluğunu arayanı onunla kurtuluş yollarına iletir ve karanlıklardan aydınlığa çıkarıp güvenli yola iletir,

17. Meryem oğlu Mesih ilahtır diyenler şüphesiz ki kafir (kalp körü) olmuşlardır. De ki; O İlah Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzündekilerin tümünü yok etmek istese kim ne yapabilir? Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsi O İlah'ındır. O İlah dilediğini yaratan ve her şeye gücü yetendir,

18. Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki; Biz O İlah’ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki; Şu halde suç işlediğinizde niçin size de ceza veriyor? Hayır, işin doğrusu siz de Onun yarattıklardan bir insansınız. O dilediğini affeder, dilediğini cezalandırır. Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa O İlah'ındır, dönüş Onadır,

19. Ey kitap ehli, aranın uzadığı bir dönemde, bizi bilgilendiren ve uyaran bir elçi gelmedi demeyin diye size de bilgilendirip uyaran bir elçimiz gelmişti. O İlah her şeye gücü yetendir,

( Ayet Hz. Muhammet'i değil, Hz Musa'yı ve Hz. İsa'yı kastediyor. Esasen devamındaki ayetler de onlardan söz etmeye başlıyor. )

20. Bir zamanlar Musa kavmine şöyle demişti; Ey kavmim, O İlah’ın nimetini unutmayın ki içinizden elçiler çıkardı ve sizi önderler kıldı, insanlık âleminde kimselere vermediğini size verdi,

21. Ey kavmim, O İlah’ın size yazdığı kutsanan yere (tuva vadisine, ilim iman vadisine) girin ve geri dönmeyin, yoksa hüsrana düşenlere benzersiniz,

( Kutsal yer hakkında türlü yakıştırmalar varsa da hiçbirinin aslı yoktur. Ayetin söz ettiği yer Tuva vadisi olarak bilinen ilim ve iman vadisidir. )

22. Dediler; Ey Musa orada zorba bir toplum var ve onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyiz, ancak oradan çıkarlarsa gireriz,

( İnsanların ilim ve iman konusundaki cahilliği kavme korkutucu geliyor. )

23. Onlardan, O İlah’ın verdiği nimetlerin hesabından korkan iki adam (Musa ve Harun) dedi; Onların üzerine kapıdan girin. Oradan girerseniz kazanırsınız, eğer iman edenlerden iseniz O İlah’ı vekil edin,

( Ayetin söz ettiği kapı, ilim, irfan, infak, merhamet ve sabır gibi insani faziletlere açılan hak kapısıdır. )

24. Dediler; Ey Musa, onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyiz. İstersen sen ve rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız,

25. Dedi; Rabbim ben kendimden ve kardeşimden başkasına sahip olamıyorum, bizi bu dönek kavimden ayrı tut,

26. Dedi; Öyleyse orası onlara yasaklanmıştır, kırk yıl yerde şaşkın dolaşacaklar. Artık sen bu dönek kavim için üzülme,

( Yukarıdaki ayetler, Tevrat’ın anlattığı başka bir Musa kıssasıdır. Bugün Yahudiler atalarının Tih sahrasında kırk yıl cezalı olarak başıboş dolaştıklarına inansalar da, Kuran bu kırk yılın ve dolaşılan çölün ne olduğunu Ahkaf 46/15 ayetinde şöyle açıklar. 
    
“Ve sonunda insan, olgunluk çağına erişip kırk yaşına varınca der ki; Rabbim bana, anama ve babama verdiğin nimetler için şükretmemi ve razı olacağın yararlı işler yapmamı nasip et. Bana da evlatlarıma da yardım et. Ben sana döndüm ve ben artık teslim olanlardanım.”

Söz edilen kırk yılın gençliğimiz, dolaştığımız sahranın da heveslerimiz olduğunu düşünüyorum. )

27. Onlara Âdem’in iki oğlunun haberindeki gerçeği anlat. Hani birer yakınlık kurbanı takdim etmişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Seni öldüreceğim, dedi. Diğeri dedi; O İlah ancak koruyup korunanlardan kabul eder,

28. Sen beni öldürmek için el kaldırsan bile ben sana el kaldırmam. Ben âlemlerin (insanlığın) rabbi (koruyucusu) olan O İlah’tan korkarım,

29. Biliyorum ki bunu yaparsan hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateş halkından olursun. Çünkü zalimlerin (nefsine uyanların) cezası budur,

30. Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti, onu öldürdü ve bu yüzden kaybedenlerden oldu,

31. Derken O İlah kardeşinin cesedini nasıl saklayabileceğini göstermek için toprağı eşeleyen bir karga gönderdi de; Yazıklar olsun bana, kardeşimin cesedinde karga kadar olamadım, deyip ettiğine yananlardan oldu,

32. İşte bu yüzdendir ki İsrail oğullarına şöyle demiştik; Kim haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş, kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibidir. Elçilerimiz onlara apaçık deliller getirdiler ama onlardan çoğu yine de aşırı gitmektedir,

33. O İlah ve elçisine karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezası, ya boyunlarının vurulması, ya asılmaları, ya el veya ayaklarının çapraz kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir ve dirilişte büyük bir cezaları daha var,

34. Ancak siz kendilerini ele geçirmeden önce tövbe eden hariç. Bilin ki O İlah affıyla kusurları örtendir,

35. Ey iman edenler, O İlah için koruyup korunun, Ona yaklaşmak için yol arayın ve o yolda gayret edin. Umulur ki böylelikle kurtuluşa erersiniz,

36. Şüphesiz kafirler 
(kalp körleri) yeryüzündeki her şey ve bir o kadarı daha kendilerinin olsa, diriliş gününün azabından kurtulmak için fidye verirler de kabul edilmez. Onlar için acı bir ceza vardır,

37. Ateşten çıkmak isterler, fakat çıkamazlar. Onlar için devamlı bir azap vardır,

38. H
ırsızlık eden erkek veya kadının, kazandıkları harama karşılık bir ceza ve O İlah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. O İlah Sevilen Bilgedir,

( Kim o eli kesilecek hırsızlar? Yusuf 12/70 ayeti bizim bildiğimiz hırsızlıktan farklı başka hırsızlıklardan söz ediyor. Eğer onların da bir yerleri kesilseydi, kesilmeyen kaç kişi kalırdı bilmiyorum.? ) 

39. Ancak kim yaptığından pişman olur düzelirse O İlah onun pişmanlığını kabul eder. Şüphesiz O İlah merhametiyle kusurları örtendir,

40. Bilmez misin ki göklerin (bilgeliklerin) ve yerin (insanlığın) idaresi O İlah’ın elindedir. O dilediğini cezalandırır, dilediğini bağışlar. O İlah her şeye gücü yetendir,

41. Ey elçi, kafirlikte (kalp körlüğünde) yarışanlar seni üzmesin. Onlardan kiminin ağzı iman ettik der de kalpleri iman etmemiştir. Onlardan bazı Yahudiler de yalanlamak ve karşıtlarına haber uçurmak için dinler, kelimelerin anlamını çarpıtır ve derler ki, Böyle söylenirse kabul edin, değilse sakının. O İlah bir kimseyi şaşkınlığa düşürmek isterse sen O İlah’a rağmen bir şey yapamazsın. Onlar O İlah’ın anlayışlarını yükseltmek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik ve dirilişte büyük bir ceza var,

42. Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Bir davada hüküm için gelirlerse ister hükmet ister reddet, herhangi bir sorumluluğun yoktur. Ancak aralarında hükmedersen adaletle hükmet, çünkü O İlah adil olanları sever,

43. Hem O İlah’ın hükümlerini içeren Tevrat yanlarında olduğu halde seni hakem ediyor, hem de hükmünü reddediyorlar, onlar iman etmiş değiller,

44. Biz Tevrat’ı doğru yolu gösteren bir bilgi olarak indirmiştik ve güvenilir peygamberler Yahudilere onunla hükmederlerdi. O İlah’ın kitabını korumakla görevli din adamları ve âlimler de ona şahittiler. Şu halde insanlardan çekinmeyin benden çekinin, ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim O İlah’ın indirdiği ile hüküm vermezse, işte onlar kafirlerin 
(kalp körlerinin) ta kendileridir,

45. Onda şöyle yazdık; Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş. Yaralar da böyle, ama kim bağışlarsa o kendisi için kefaret olur. Kim O İlah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir 
(nefsine uyanlardır),

46. Sonra onların peşinden ellerindeki Tevrat’tı doğrulamak üzere Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona ellerindeki Tevrat’ı doğrulayan ve koruyup korunanlara doğru yolu gösteren bir bilgi olarak İncil’i verdik,

47. İncil’e iman edenler de O İlah’ın onda indirdiği ile hüküm versinler. Kim O İlah’ın indirdiği ile hüküm vermezse işte onlar yoldan çıkanlardır,

48. Önceki kitapları doğrulamak ve korumak üzere, kitaptaki gerçeği sana da indirdik. Artık sen de aralarında O İlah’ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların heveslerine uyma. Her topluma ayrı bir din anlayışı ve ayrı bir hukuk verdik. O İlah dileseydi sizleri tek bir dinde toplardı, fakat sizi bununla yarıştırıp denemek ister. Siz birbirinizle iyi işlerde yarışın. Hepinizin dönüşü O İlah'adır, zamanı geldiğinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin iç yüzünü haber verecektir,

49. O İlah'ın indirdiği ile hükmet ve onların görüşüne uyma, seni O İlah’ın hükümlerinin bir kısmından vazgeçirmelerine izin verme. Eğer kabul etmezlerse, bil ki O İlah günahlarını kendi başlarına bela etmek istemektedir. Zaten insanların çoğu yoldan çıkmıştır,

50. Yoksa onlar cehalet dönemlerinin hüküm sürmesini mi istiyorlar? Kesin bilgi sahibi bir toplum için O İlah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?

51. Ey iman edenler, Yahudileri ve Hıristiyanları koruyucu edinmeyin. Zira onlar birbirlerini korurlar ve onları koruyucu edinen onlardandır. Şüphesiz O İlah zalim (nefsine uyan) toplumlara doğru yolu göstermez,

52. Bazı kararsızların gelişmelerin aleyhimize dönmesinden korkuyoruz diyerek onların yanına koştuklarını görürsün. Oysa O İlah belki galibiyeti getirir veya katından başka bir çözüm gösterir de korkularından dolayı pişman olurlar,

53. O zaman iman edenler derler ki; Bunlar bizden yana olduklarına olanca güçleriyle O İlah adına yemin etmişlerdi, şimdi bütün yaptıkları boşa gitti ve kaybedenlerden oldular,

54. Ey iman edenler, siz dininizden dönerseniz O İlah yerinize sevdiği ve kendisini seven kullarından iman sahiplerine karşı şefkatli, kafirlere 
(kalp körlerine) karşı zorlu başka bir toplum getirir. Onlar O İlah yolunda çalışır ve kimsenin kınamasından korkmazlar Bu O İlah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur ve O İlah her şeyi bilen lütuf sahibidir,

55. Sizin dostunuz ancak O İlah, elçisi ve iman edenlerdir. Onlar namazı (duayı) yükseltir, mallarından verip temizlenir ve saygıyla boyun eğerler,

56. Kim O İlah’ı, elçisini ve iman edenleri sahiplenirse, bilsin ki üstün gelecek olanlar şüphesiz O İlah’ın tarafını tutanlardır,

57. Ey iman edenler, kitap ehlinden dininizi alay konusu edenleri ve kafirleri (kalp körlerini) dost edinmeyin, eğer iman etmişseniz O İlah için koruyup korunun,

58. Namaza (duaya) çağrınızı (ezanı) alay ve aşağılama konusu yapıyorlar, bu onların düşüncesiz bir toplum olmalarındandır,

59. De ki; Ey kitap sahipleri, O İlah’a ve bize indirilenle birlikte önceki indirilenlere de iman ettiğimiz halde bizi sevmiyorsunuz öyle mi? Çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz,

60. De ki; O İlah katında bunlardan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar O İlah’ın tiksinip nefret ederek maymunlar ve domuzlar yaptığı, azgın cehalete (tagut) kulluk eden kimselerdir. En aşağılık ve düzlenmiş yoldan en çok sapmış olanlar işte onlardır,

("Kırd": Maymun. "Hınzır": Domuz. "Tagut": Azgın cahil, şeytan, isyankar. 

Kuran'ın İlahını ve kitaplarının bilgeliğini bilmeyen dedelerimiz yüzyıllar boyunca bir insanın maymuna veya domuza dönüşebileceğini düşündüler. Bunun insan ahlakını ve davranışını konu alan bir benzetme olduğu hiç akıllarına gelmedi. Oysa bunun bir benzetme olduğu Tevrat ve İncil zamanında bile bilinirmiş. 

61. Yanınıza kafir (kalp körü) olarak girip kafir (kalp körü) olarak çıktıkları halde iman ettik derler, oysa O İlah gizlediklerini iyi bilir,

62. Onlardan birçoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kötü,

63. Din adamları veya âlimlerin onları günah söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmiyor muydu? Ürettikleri şey ne kötü,

64. Yahudiler O İlah’ın eli sıkıdır dediler, bu yüzden kendi elleri bağlandı ve lanetlendiler. Aksine O İlah’ın her iki eli de açıktır ve dilediği gibi verir. Sana rabbinden indirilenler onlardan çoğunun azgınlığını ve kafirliğini (kalp körlüğünü) arttırır, içlerine diriliş gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin koyduk. Ancak ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa O İlah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar, O İlah ise bozguncuları sevmez,

65. Eğer kitap sahipleri iman etseler ve koruyup korunsalardı elbette geçmiş günahlarını örter ve nimeti bol cennetlere koyardık,

66. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve rablerinden diğer indirilenleri ayakta tutsalardı gökten ve yerden geçindirirdik. Onların arasında aşırıya kaçmayan bir ümmet (toplum) var ama çoğunun yaptığı kötüdür,

67. Ey elçi rabbinden sana bildirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan görevini yapmamış olursun. O İlah seni insanlardan koruyacaktır, doğrusu O İlah kafirleri (kalp körlerini) doğru yola iletmez,

68. De ki; Ey kitap sahipleri, Tevrat’ı, İncil’i ve rabbinizden size indirilenleri uygulamadıkça bir şey yapıyor sayılmazsınız. Şüphesiz rabbinden sana indirilen onlardan çoğunun kafirliğini (kalp körlüğünü) ve azgınlığını artıracaktır ama boş ver, kâfirler (kalp körleri) için üzülme,

69. İster Yahudi, ister Hıristiyan, isterse diğer dinler, kim O İlah’a ve gelecek diriliş gününe iman edip iyi işler yaparsa onlar için korku yoktur, üzülecek de değiller,

70. Şüphesiz İsrail oğullarından sağlam söz almış ve onlara elçiler göndermiştik. Ancak ne zaman bir elçi onlara sevmedikleri bir şey getirse, ya yalanladılar ya öldürdüler,

71. Kendilerine bir zarar gelmez zannettiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra tövbe ettiler O İlah kabul etti, sonra çoğu yine kör ve sağır kesildi. Ancak O İlah onların yaptıklarını görmektedir,

72. Şüphesiz Meryem oğlu Mesih İlah'tır diyenler kafir 
(kalp körü)  olmuşlardır, çünkü Mesih şöyle demişti; Ey İsrail oğulları benim de sizin de rabbiniz olan O İlah’a kulluk edin. Bilin ki O İlah’a ortak koşana O İlah cenneti haram eder, onun yeri ateştir ve kurtarabilen de yoktur,

73. Şüphesiz O İlah üçün üçüncüsüdür diyenler de kafir 
(kalp körü) olmuşlardır. Tek bir İlah'tan başka ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse kafir (kalp körü) olanlara acı bir azap isabet edecektir,

( O tek İlah'ın sırrını İhlas 112/1-4 ayetleri anlatıyor. )  

74. Hâlâ O İlah’tan tövbe edip af dilemeyecekler mi? Oysa O İlah affıyla kusurları örtendir,

75. Meryem oğlu Mesih ancak bir elçidir ve ondan önce de elçiler gelip geçmişti. Anası da doğru bir kadındı, her ikisi de yemek yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz ayetleri ama yine de yüz çeviriyorlar,

76. De ki; O İlah varken kendine bile hayrı olmayan şeylere mi kulluk ediyorsunuz? Oysa O İlah işitir ve bilir,

77. De ki; Ey kitap sahipleri, din konusunda gerçeğin ötesine geçip haddi aşmayın. Sapkınlığa düşen ve sapkınlığa düşürerek çoğunu düzlenmiş yoldan çıkaran önceki milletler gibi heveslerinize uymayın,

78. İsrail oğullarından kafir 
(kalp körü) olanlar, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi söz dinlememeleri ve haddi aşmalarıdır,

( Meryem oğlu İsa diliyle gelen laneti Meryem 19/19 ayetinde görebiliyoruz, ya Davut diliyle gelen lanet'in sebebi neydi? Tevrat, Davut'un Hititli Uriya isimli bir komutanının karısını beğendiğini ve onunla evlenebilmek için Hititli Uriya'yı savaşın en tehlikeli cephesine sürerek öldürttüğünü anlatır. Sebep sadece bir kadın mıydı? Eğer yazılanlar doğruysa, Tevratın anlattığı bu hatırada Davut'u haklı kılacak önemli bir ayrıntı dikkat çeker; Hitti Uriya bilinmeyen bir nedenle karısını terk etmiştir ve kadın sahipsiz kalmıştır. )

79. Onlar birbirlerini kötülükten vazgeçirmeye çalışmazlardı, yaptıkları ne kötü,

80. Onlardan çoğunu kafirlerle (kalp körleriyle) dost görürsün. Nefislerinin onlar için hazırladığı şey O İlah’ın öfkesidir ve onlar o öfke içinde devamlı kalacaklar,

81. Eğer O İlah'a, elçisine ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları dost edinmezlerdi, ama onların çoğu yoldan çıkmışlardır.

82. İman edenlere düşmanlıkta Yahudiler ve ortak koşanlar önde gelirler, Hıristiyanlar ise iman edenlere dostluk gösterir. Çünkü onların içinde keşişler, rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar,

83. Elçiye indirileni duyduklarında, gerçeği tanıdıkları için gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. Derler ki; Rabbimiz iman ettik, bizi şahitlerden yaz,

84. Rabbimizin bizi içten kimseler arasına katmasını ümit ederken, O İlah’a ve gönderdiği gerçeğe neden iman etmeyelim?

85. Bundan dolayı O İlah onlara içinde her şeyin su gibi aktığı ebedi cennetleri mükafat olarak verdi. Rabbini görür gibi olanların mükafatı işte budur,

86. Ayetlerimizi yalanlayan kafirlere (kalp körlerine) gelince, işte onlar kızgın ateştedir,

87. Ey iman edenler, O İlah’ın helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri kendi kendinize haram kılmayın ve haddi aşmayın. O İlah haddi aşanları sevmez,

88. O İlah’ın verdiklerinin helal ve temiz olanlarından yiyin ve iman ettiğiniz O İlah için koruyup korunun,

89. O İlah sizi, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerden sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Bunun kefareti, ailenize yedirdiğiniz gibi on fakiri yedirmek veya giydirmek veya bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur. Gelişigüzel yemin etmeyin. O İlah size ayetlerini açıklıyor, umulur ki kıymetini bilirsiniz,

90. Ey iman edenler, içki, kumar, kahinlik ve fal, şeytan işi  pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa erebilesiniz,

91. Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık sokmak, sizi O İlah’ın zikrinden (ilminden) ve namazdan (duadan) alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?

92. O İlah’a ve elçisine itaat edin ve kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki onun görevi sadece duyurmaktır,

93. İman edip içten olanların ve koruyup korunanların önceki yiyip içtiklerinde günah yoktur. İman edip içten olun ve koruyup korunun. Sonra da, iman eden ve koruyup korunanların en iyilerinden olun ki, O İlah kendisini görür gibi olanları sever,

94. Ey iman edenler, O İlah sizi kolayca avlayabileceğiniz bir hayvana yasak koyarak dener ki, kimsenin görmediği bir yerde kimin O İlah’tan korktuğu ortaya çıksın. Kim bundan sonra haddi aşarsa onun için acı bir azap vardır,

95. Ey iman edenler, ihramda iken avlanıp öldürmeyin. İçinizden kim tamah ederek onu öldürürse, cezası öldürdüğü hayvanın dengidir. Buna Kâbe’ye varacak bir hediye (kurban) olmak üzere içinizden adil iki kişi hükmeder. Yahut bunun cezası fakirleri doyurmak veya buna denk oruç tutmaktır. Ta ki suçlu yaptığının cezasını görmüş olsun. O İlah geçmişi affetmiştir ama kim bu suçu tekrar işlerse O İlah da ondan karşılığını alır. O İlah İntikam alan Sevgilidir,
    
96. Hem sizin, hem de yolcuların faydalanması için deniz avı helal kılındı ama ihramda olduğunuz sürece kara avı haramdır. O İlah için koruyup korunun ki, Onun huzurunda toplanacaksınız,

( Neden kara avı haram da deniz avı helal? Elmalılı diyor ki; Bunun nedeni deniz hayvanlarının kesilmeden ve kanı akıtılmadan yeniyor olmasıdır. Bu yasağın amacı, hacda kan dökmenin haram olduğunu anlatmaktır. ) 

97. O İlah yasaklar evi Kâbe’yi, yasak ayları ve kolyeli kurbanlık hayvanları insanlığı ayakta tutmak için koydu. Bunlar O İlah’ın göklerde (bilgeliklerde) ve yerde (insanlıkta) olanların hepsini ve her şeyi bildiğini sizin de anlayıp bilmeniz içindir,

98. O İlah'ın cevabının ağır olduğunu bilin ve yine bilin ki O İlah affedip kusurları örtendir,

99. Elçiye düşen sadece duyurmaktır. O İlah açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir,

100. De ki; İyi ile kötü, temiz ile pis bir değildir. Kötünün ve pisliğin çokluğu tuhafına gitse de bu böyledir. Ey derin akıl sahipleri, öyleyse O İlah için koruyup korunun, umulur ki böylelikle kurtuluşa erersiniz,

101. Ey iman edenler, cevabı hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran’a rağmen sorarsanız söylenir ama söylenmediğine göre O İlah onları önemsememiş demektir. O İlah bağışlayıcıdır, aceleci de değildir,

102. Bunları sizden önceki kavimler de sormuşlar ve kendi sorularıyla kafir (kalp körü) olmuşlardı,

103. O İlah adak hayvanları hakkında bâhire, sâibe, vâsile ve hâm gibi kutsallıklar koymamıştır. Kafirler (kalp körleri) O İlah hakkında yalan söylüyorlar ve çoğu aklını kullanmıyor,

104. Onlara O İlah’ın indirdiğine ve elçisine gelin denildiği vakit; Bize atalarımızın dini yeter, derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?

105. Ey iman edenler siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz sürece sapkınlar size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü O İlah'adır ve O size yaptıklarınızı bildirecektir,

106. Ey iman edenler, biriniz ölüm döşeğinde vasiyet etmek isterse, içinizden güvenilir iki kişiyi şahit tutsun. Böyle bir durum gurbette başa gelmişse, bu iki şahit yabancı da olabilir. Ancak şahitlerin doğruluğundan şüpheye düşerseniz o iki şahidi namaz kılanlardan (dua edenlerden) seçer, O İlah’ın adını anar, sonra da; Bu vasiyeti hiçbir şekilde değiştirmeyeceğiz, yakınımız da olsa hiçbir şey karşılığında satmayacağız, O İlah için gizlemeyeceğiz, aksini yaparsak günahkâr olalım, diye O İlah üzerine yemin ettirirsiniz,

107. Sonradan bu şahitlerin yalan söyledikleri anlaşılırsa, öleni tanıyan iki kişi onların yerini alıp; Yemin ederiz ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Çünkü biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik, aksi takdirde elbette zalimlerden (nefsine uyanlardan) oluruz, diye O İlah’a yemin etsinler,

108. Böyle yapmak hem şahitliğin yerine gelmesi, hem de şahitlerin suçlanmaması için daha uygundur. O İlah için koruyup korunun ve dinleyin, O İlah yoldan çıkanlara doğru yolu göstermez,

109. O İlah’ın elçilerini toplayıp, size ne cevap verildi diye sorduğu gün elçiler, bu konuda hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri bilen ancak sensin, diyeceklerdir,

110. O İlah o zaman şöyle diyecek; Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene nimetimi hatırla. Hani seni ruh'ül kuds (kutsal ölümsüz nefes) ile desteklemiştim de beşiğinde ve yetişkinliğinde insanlarla konuşmuştun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Ve kuşa benzer çamurdan bir heykele benim iznimle üflüyordun da benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle alacalıları iyileştiriyor, doğuştan körlerin gözünü açıyor, benim iznimle ölüleri kaldırıyordun. İsrail oğullarına açık bilgiler getirdiğinde onlardan kafir (kalp körü) olanlar bu felsefeden başka bir şey değil demişlerdi de seni onlardan ben uzaklaştırmıştım,

Hz. Muhammet'in avlusunda ders gören sufilerin aktardığı din dilini anladıktan sonra ayeti anlamak kolaylaşıyor. Çamurdan kuşlar inançsız insanlardır ve ancak bu nefesle canlanıp uçarlar. Körler bu gerçeği görmeyenler, alacalılar şüphe duyanlar, ölüler cehalet içinde yaşayanlardır. Yeni doğmuş bir bebeğin neler söylediğini ise ancak beşer sıfatına ulaşmış kamil insanlar duyar. )

111. Hani havarilere, bana ve elçime iman edin diye vahyetmiştim de, onlar da iman ettik, iman ettiğimize sen de şahit ol demişlerdi,

112. Yine havariler; Ey Meryem oğlu İsa, rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi, demişlerdi de İsa; Eğer iman sahibi iseniz O İlah için koruyup korunun, demişti,

113. Onlarsa; Biz bunu doğru söylediğini bilelim ve gözlerimiz onu görüp şahit olsun diye istemiştik, dediler,

114. Meryem oğlu İsa şöyle dedi; Ey rabbimiz, bize gökten öyle bir sofra indir ki hem bizim için, hem de geçmiş ve gelecek nesiller için bir bayram olsun. Bize bir nasip indir, zaten sen nasip indirenlerin en hayırlısısın,

( Hz. İsa'nın duası kabul edilmiş olmalı ki, Hz. Muhammet ile birlikte peygamberlere ve dinlere son verildi ve kıyamet sofrasının gelişi hızlandı. ) 

115. O İlah buyurdu; Şüphesiz onu indireceğim, ama bundan sonra kim kafir (kalp körü) olursa hiçbir varlığa etmediğim azabı da ona edeceğim,

116. O İlah; Ey Meryem oğlu İsa, insanlara O İlah ile beraber beni ve anamı da ilah bilin, diye sen mi dedin buyurduğu zaman O; Eksiksiz ve kusursuz olan ancak sensin, haddim olmayan bir şeyi söylemek bana düşer mi? Hem zaten ben söyleseydim bile sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, oysa ben senin içindekini bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin,

117. Ben onlara sadece bana emrettiğini söyledim; Benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan O İlah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onları kontrol ettim ama ben öldükten onları yalnızca sen gördün. Sen her şeyi eksiksiz görensin,

118. Eğer azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. Ve eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen, sensin sevilen bilge,

( Hadisler Hz. Muhammet’in bu ayeti çok sevdiğini anlatır. )

119. O İlah dedi; Bu doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara içinde her şeyin su gibi aktığı ebedi kalacakları cennetler vardır. O İlah onlardan razı olmuştur, onlar da Ondan. İşte büyük kurtuluş budur,

120. Göklerin (bilgeliklerin), yerin (insanlığın) ve ikisi arasında olanların idaresi O İlah’ın elindedir, Onun her şeye gücü yeter.


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder