77 MÜRSELAT (Gönderilenler)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Bak ardı ardına gönderilenlere,

2. Fırtına olup esenlere,

("Asf": Şiddetli esen rüzgar, fırtına. )

3. Bak yayarak duyuranlara,

("Neşr": Bir haberi herkese duyurmak, yaymak, neşriyat. )

4. Farklıları ayıranlara,

("Fark": Ayrılık, başkalık. "Farikat": Farık'ın çoğulu, farkı fark edenler, ayıranlar.)
,
5. Ve zikri (ilmi) bırakanlara,

6. Kusurlar veya suçlar hakkında.

7. Şüphesiz size vaat olunan kesinlikle olacak,

8. Yıldızlar (peygamberler, vahiyler) silindiğinde,

("Necm": belli vakit, belli vakitlerde yapılan iş ibadet, belli vakitlerde indirilen ayet, bilgi. "Nücum": İndirilenler, hükümler.

Necm 53/1 ayetinde olduğu gibi burada da bilmediğimiz yıldızlarla ilgimiz yok. )

9. Gök (bilgelik) yarıldığında,

( Ayet üstümüzdeki gökyüzünden değil, yedi kat gök denilen yedi bilgeliğin açılmasından söz ediyor. )

10. Dağlar (alimler, dinler) yıkıldığında,

( Bu noktada batı dünyasındaki ibadethanelerin sayısıyla, İslam dünyasındaki camilerin sayısı mukayese edilmeli, dinden bilime geçiş sürecinin gerçekliği görülmelidir. )

11. Ve elçilere, vaktin geldiği bildirildiğinde.

12. Bunlar hangi günü bekliyor?

13. Ayırma gününü,

14. Ayırma gününün ne olduğunu bilir misin?

15. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

16. Öncekileri biz yıkmadık mı?

("Helak": Yıkılma, bitme, mahvolma, fakir düşme, hırs, ihtiras, azap, korku. ) 

17. Sonrakileri de onlar gibi yapacağız,

18. Suçlulara işte böyle yaparız,

19. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

20. Sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?

("Ma": Su. "Mai": Su gibi akıcı, su cinsinden. "Mehin": Değersiz, alçak, aşağılık, zayıf, ahmak.)

21. Sonra onu kararlı bir olgunluğa ulaştırdık,

("Karar": Sabit ve hareketsiz olma hali, tam ölçüsünde olma hali, anlaşılan ve sabit olan son söz, oturmaya müsait sakin yer. "Mekin": Yüksek rütbe sahibi, vakar sahibi, ağırbaşlı, olgun, temkinli, nüfuz ve iktidar sahibi, yerleşmiş, oturmuş, sakin, sağlam,) 

22. Bilinen bir kadere (belirlenmiş bir süreye) kadar,

( Belirlenmiş süre, "eceli müsemma" denilen ölüm ve diriliştir. )

23. İşte o kaderi (belirlenmiş süreyi) koyan biziz, biz ne güzel kader belirleyenleriz,

24. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

25. Yeryüzünde toplayan biz değil miyiz?

("Kifat": Toplanmış, biriktirilmiş, bir şeyin toplanıp biriktirildiği yer. ) 

26. Dirileri ve ölüleri?

27. Orada ulu dağlar (alimler) bırakıp tatlı suyla (ahiret ilmiyle) suladık,

28. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların,

29. Koşuşun bakalım yalanladığınız o şeye doğru,

30. Koşuşun üç kuru dalın gölgesine,

("Zıll": Gölge. "Selasi": Üç. "Şuab": Şubenin çoğulu, şubeler, kollar, dallar, bir kökten ayrılan çatallar. 

Eski müfessirler bu ayetin (Baba Oğul Kutsal Ruh) üçlemesine inanan Hristiyanları kastettiğini düşünürlermiş. Bana pek öyle gelmiyor, bence bu ayet Yahudiler ve Hristiyanlarla birlikte Müslümanları da içine alıyor. Hatta, kökündeki tanrının gerçekliğini aramayan tüm dinleri içine alıyor. Dinlerin zahirdeki varlığı, gerçeğin yanında geçici gölgeden başka bir şey değil. )

31. Oysa ne gölgesi vardır ne ateşten korur,

32. Yanan bir köşk gibi kıvılcımlar sıçratır,

33. Sararmış erkek develer gibi,

("Cimal": Cemel'in çoğulu, erkek develer. "Sufr": Sarı renk, sararmış, benzi solmuş. 

Erkek devenin ne anlama geldiğini ve neden sarardığını Neml 27/48 ayetinde görebilirsiniz. )  

34. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

35. O dillerin tutulduğu bir gündür,

36. Artık izin de verilmez ki mazeret beyan edebilsinler,

37. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

38. Bu sizin ve sizden öncekilerin bir araya toplandığı ayrılık günüdür,

39. Engellemek için yapabileceğiniz bir şey varsa haydi yapın,

40. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

41. Şüphesiz koruyup korunanlar gölgelik pınar başlarındadır,

42. Ve canlarının çektiği türlü meyveler,

43. Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin için,

44. İşte biz rablerini görür gibi olanları böyle ödüllendiririz,

45. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

46. Yiyip için ve az daha yararlanın, ama suçlusunuz,

47. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

48. Onlar ki, boyun eğin denildiğinde boyun eğmezler,

49. İşlerin tatil edildiği o gün vay haline yalanlayanların!

( Bu kadar sık tekrardan sonra Yahudilerin kutsal Cumartesi gününü, Hristiyanların kutsal Pazar gününü ve Müslümanların kutsal Cuma gününü hatırlamamak imkansızdır. ) 

50. Artık bundan öte hangi söze inanacaklar?
                                                                      
*** 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder