İnsanla
görünen O İlah adına,
1. O
eksiksiz ve kusursuz olan ki, Haram mescidindeki kulunu çevresini bereketli
kıldığımız Aksa (en uzak) mescidine
doğru ayetlerimizi göstermek
için gece yürüttü. Şüphesiz O işitendir, görendir,
("Sübbuh": Yüzdürülen, yaşatılan, tespih edilen. "Sübhan": Her türlü eksik ve kusurdan uzak tutularak yüceltilen Allah. "Mescid": Secde edilen yer, namaz yeri. "Haram": Yasak olan, helal olmayan. "Mescidi aksa": Süleyman mabedi. "Irak": Uzak. "Aksa": En uzak, en son, nihayet.
Bu ayetin arkasında bir gece değil, Hz. Muhammet'in kırk yıl boyunca uykusuz kaldığı geceler vardır.
Miraç denilen yükseliş merdiveninde sadece Hz. Muhammet'in değil, diğer peygamberlerin de yükseldiğini biliyoruz. Ancak haramlardan sakınarak yola çıkarsanız siz de gecelerinizi gündüze çevirebilir, uzakları yakın edebilir ve Kuran'ın miraç dediği yükseliş merdiveninde siz de yükselebilirsiniz. Çünkü Allah'ın "kulum" kelimesi sadece peygamberleri değil, sizi de içine alıyor. )
Bu ayetin arkasında bir gece değil, Hz. Muhammet'in kırk yıl boyunca uykusuz kaldığı geceler vardır.
Miraç denilen yükseliş merdiveninde sadece Hz. Muhammet'in değil, diğer peygamberlerin de yükseldiğini biliyoruz. Ancak haramlardan sakınarak yola çıkarsanız siz de gecelerinizi gündüze çevirebilir, uzakları yakın edebilir ve Kuran'ın miraç dediği yükseliş merdiveninde siz de yükselebilirsiniz. Çünkü Allah'ın "kulum" kelimesi sadece peygamberleri değil, sizi de içine alıyor. )
2.
Musa’ya kitabı verdik ve Ondan başka bir vekil edinmesinler diye onu İsrail
oğullarına yol gösterici yaptık,
3. Ey Nuh
ile birlikte taşıdığımız kimselerin nesli, şüphesiz o çok teşekkür eden bir kuldu,
4. Biz
kitapta İsrail oğullarına şöyle demiştik; Yeryüzündeki ikiliğin içinde siz de
karışıklık çıkaracak ve siz de üstünlük taslayacaksınız,
5. Bu
ikiliğin içinde zaman geldi üstünüze güçlü ve acımasız kullarımızı saldık ve
köşe bucak kovaladılar, olması gereken oldu,
6. Sonra
onlara karşı mal ve oğullarla güçlendirip tekrar size üstünlük verdik,
7. İyilik
ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, yüzünüzü
karartsınlar, mescitlerinize girsinler ve öncesinde olduğu gibi ellerine geçen
her şeyi yok etsinler diye yine musallat ederiz,
8. Umulur
ki Rabbiniz merhamet eder, ama dönerseniz biz de döneriz. Biz cehennemi
kâfirler (kalp körleri) için sürekli bir tehdit yaptık,
("Hasr": Bir şeyi içine almak, çember içine alıp kuşatmak, sürekli tehdit ederek
sıkıştırmak. )
9. Şüphesiz
bu okunanlar en doğru yolu gösterir ve iman edip içten davrananlara büyük ödüller
olduğunu müjdeler,
10. Ahirete (gelecek dirilişe) iman etmeyenlere ise acıklı bir azap hazırladık,
11. İnsan
iyiyi isterken kötüyü işler, insan acelecidir,
12.
Geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık ve geceyi (cehaleti) karartıp gündüzü (bilgiyi) aydınlattık ki, rabbinizden bir fazl (insani fazilet) isteyesiniz ve yılları sayıp her şeyi ayrıntısıyla hesaplayabilesiniz,
("Fazl": Değer, kıymet, üstünlük, fazilet, ilim. )
13.
Herkesin kuşunu (habercisini) kendi boynuna bağladık ve diriliş gününde açılmış bir kitap
olarak önüne çıkarırız,
( Herkesin kuşu kendi kalbidir. Boynumuza bağlanır, çünkü şah damarlarımız boynumuzdadır. Ve iki şah damarımız var, biri temiz kan dağıtır, biri pis kan toplar. )
( Herkesin kuşu kendi kalbidir. Boynumuza bağlanır, çünkü şah damarlarımız boynumuzdadır. Ve iki şah damarımız var, biri temiz kan dağıtır, biri pis kan toplar. )
14. Oku
kitabını, bugün hesap sorucu olarak o sana yeter,
15. Kim
doğru yolu görürse ancak kendi nefsi için görmüş olur ve kim yanlışa saparsa ancak kendine eder. Kimse kimsenin günahını yüklenmez ve bir elçiyle
uyarmadıkça azap etmeyiz,
16. Biz
bir ülkeyi yok etmek istediğimizde, adaletle emrettiğimiz oranın ileri gelenleri adaletsizliğe saparlar. Böylece söz kendi aleyhlerine gerçekleşir ve biz de onları dumura uğratıp köreltiriz,
17. Nuh’tan
sonra nice nesilleri yok ettik, rabbinin kullarının günahını görüp
bilmesi yeter,
18. Kim dünya malını isterse dilediğimize dilediğimiz kadarını verir, sonra onu aşağılanmış ve uzaklaştırılmış olarak cehenneme terk ederiz,
19. Kim
de iman ederek ahireti (ölümden sonraki hayatı) ister ve onun için gayret ederse onun gayreti de teşekkürle
karşılanır,
20.
Rabbin herkese istediğini verir, rabbinin ikramı sınırlı değildir,
21. Bak
insanlardan kimini kimine nasıl üstün kıldık, ama önemli olan ölümden sonraki hayatta üstün olmaktır,
22. O
İlah varken başka ilah edinme, yoksa terk edilmiş olarak kendi başına kalırsın,
23.
Rabbin sadece Ona kulluk etmenizi, ana babanıza iyi davranmanızı emretti.
Yaşlandıkları zaman kendilerine üf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel
söz söyle,
24. Onlara
acıyıp kol kanat ger ve de ki; Rabbim onlar beni küçükken nasıl korudularsa sen
de onları koru,
25.
Rabbiniz içinizde olanı bilir, eğer siz içten olursanız O da
kusurlarınızı örter,
26.
Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver, ama gereksiz yere israf etme,
27. İsraf
edenler şeytanların dostudur ve şeytan rabbine kafir (kalp körü) oldu,
28. Yok
da veremiyorsan bile hiç olmazsa gönül alıcı söz söyle,
29. Elini
boynuna bağlamış gibi cimrilik etme, savurgan da olma. Sonra kaybettiklerine
pişman olursun,
30. Rabbin
dilediğine bol verir, dilediğine az. Şüphesiz ki O kullarını görüp işitendir,
31.
Fakirlik korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyin, biz onların da sizin de
rızkınızı veririz. Bilin ki onları öldürmek çok ağır suçtur,
32.
Zinaya yaklaşmayın, çünkü o aşırılık ve kötü bir faydalanmadır,
33. O
İlah haksız yere adam öldürmeyi haram etmiştir ve haksız yere öldürülenin
yakınlarına bazı haklar verdik. Bu haklardan sonra onlar da kan davasında aşırı
gitmesinler,
34.
Büyüyünceye kadar yetimin malını en güzel biçimde koruyun ve ahde vefa edin,
söz sorumluluktur,
35.
Ölçüyü tam tutun, doğruluktan ayrılmayın. Bu sonuçları açısından daha iyidir,
36.
Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü duyuş, görüş ve anlayış ondan sorumlu
tutulur,
37.
Yeryüzünde büyüklenerek yürüme, çünkü ne yeri delebilir, ne de dağları
tutabilirsin,
38. Daha
da kötüsü bunlar rabbinin yanında sevimsizdir,
39. İşte bunlar rabbinin sana bilgelikten öğrettiği şeylerdendir. O İlah varken başka ilah
edinme, sonra aşağılanmış olarak cehenneme atılırsın,
40. Rabbiniz
erkekleri size ayırdı da kızlardan melekler (bilgeler) mi edindi? Gerçekten bilmeden
konuşuyorsunuz,
41.
Şüphesiz anlasınlar diye şu okunanları tekrar tekrar açıklıyoruz da, bu onların
kaçışını arttırmaktan başka bir yarar sağlamıyor,
42. De
ki; Eğer dedikleri gibi onunla birlikte başka ilahlar olsaydı, onlar da Onun
arş'ına (geleceğin bilgeliklerine) ulaşmak için yol ararlardı,
43. O eksiksiz ve kusursuz olan yücelik, onların söylediğinden çok daha büyük,
44. Yedi
gökle yer arasındaki kimseler onun isimlerini sayıp durur. Onu övmeyen ve isimlerini dile getirmeyen hiçbir şey yoktur, ne var ki siz onların dilini anlamazsınız. Şüphesiz O acelesi olmayan ve kusurları bağışlayandır,
45. Kuran
okuduğun zaman, seninle dirilişe iman etmeyenlerin arasına gizli bir perde
çekeriz,
46.
Gönüllerine soğukluk, kulaklarına ağırlık veririz. Sen Kuran'da rabbinin
birliğini zikrettiğinde (birliğin ilmini hatırlattığında) canları sıkılmış bir halde geri dönüp giderler,
( Tek bir Allah hayal edenler aldanıştadır. Allah'ın birliği, yaşayıp ölen ve bundan sonra yaşayıp ölecek olan Adem'lerin, Nuh'ların, İbrahim'lerin, Musa'ların, İsa'ların ve Muhammet'lerin birliğidir. Ve ister iman edenlerden olsun ister kafir olanlardan, tüm insanlık o birliğin içindedir. )
( Tek bir Allah hayal edenler aldanıştadır. Allah'ın birliği, yaşayıp ölen ve bundan sonra yaşayıp ölecek olan Adem'lerin, Nuh'ların, İbrahim'lerin, Musa'ların, İsa'ların ve Muhammet'lerin birliğidir. Ve ister iman edenlerden olsun ister kafir olanlardan, tüm insanlık o birliğin içindedir. )
47. Biz
zalimlerin (nefsine uyanların) seni nasıl dinlediklerini ve kendi aralarında konuşurken; Sadece bir
filozofun peşinden gidiyorlar, dediklerini çok iyi biliriz,
48. Bak
senin için neler söylüyorlar, öyle bir saptılar ki artık yol bulamazlar,
49. Birileri de diyor ki; Çürüyüp toprak ve kemik olmuşken diriltileceğiz öyle mi?
50. De
ki; İster taş olun ister demir,
51. Hâttâ
dirilmesi imkansız görünen başka bir şey hayal etseler ve deseler; Bizi yeniden
kim diriltecek? De ki; İlkinde sizi yaratan. Bunun üzerine alay ederek
başlarını sallayacak, ne zamanmış o diyecekler. De ki; Yakın olsa gerek,
52. O gün
sizi çağırdığında övgüler yağdırarak ona koşar ve hiç ölmediğinizi zannedersiniz,
53.
Kullarıma söyle, güzel konuşsunlar. Sonra şeytan aralarını bozar, çünkü şeytan
insanın açık düşmanıdır,
54.
Rabbiniz sizi iyi bilir, dilerse yardım eder, dilerse cezalandırır. Onlardan
sorumlu değilsin,
55.
Rabbin göklerde (bilgeliklerde) ve yerde (insanlıkta) kim varsa bilir. Şüphesiz biz peygamberleri farklı faziletlerle yükselttik ve Davut’a Zebur’u verdik,
56. De
ki; Ondan başka ilah zannettiklerinize yalvarın, göreceksiniz ki sıkıntınızı
kaldırmaya veya azaltmaya güçleri yetmez,
57.
Aslında onlar da rablerine yaklaşmak için yarışmaktadır, onun yardımını umar
cezasından korkarlar. Şüphesiz rabbinin cezası korkmaya değer,
58.
Diriliş gününe kadar her bir ülkeyi ancak biz yakıp yıkar, ya da ancak biz
azaba uğratırız, bu kitapta yazılıdır,
59. Öncekilerin
sürekli yalanlaması bile bizi ayetlerimizi göndermekten vazgeçirmedi. Semud
kavmine de ancak kalp gözüyle bakanların görebileceği dişi deveyi vermiştik de ona zalim (nefsine uyan) oldular. Oysa biz ayetlerimizi korkutmaktan başka bir maksatla gönderiyor değiliz,
( Alfabenin kelimeleri doğuran harfleri ile varlıklar arasında bir ilgi olduğu, bu devenin de Türkçede C, Arapçada Cim, İbranicede Cemel olarak bilinen bir harf ile ilgisi olduğu anlaşılıyor. Daha ayrıntılı bilgi için Neml 27/48 ayetine bakınız. )
( Alfabenin kelimeleri doğuran harfleri ile varlıklar arasında bir ilgi olduğu, bu devenin de Türkçede C, Arapçada Cim, İbranicede Cemel olarak bilinen bir harf ile ilgisi olduğu anlaşılıyor. Daha ayrıntılı bilgi için Neml 27/48 ayetine bakınız. )
60. Sana, "Şüphesiz rabbin insanları kapladı" dediğimizde, sıradan bir görüş bildirmiş değildik. O insanlar için bir imtihan ve Kuran'daki lanetlenmiş ağaçtır (zakkum ağacı, güzel görünen kötülükler ağacı). Ne tuhaf, onları uyarıyoruz
da bu uyarı sadece şaşkınlıklarını arttırıyor,
( Bu ayet hakkında surenin altında yorum ileten Selahaddin arkadaşımız şöyle diyor;
" Kuran'da ‘lanetlenmiş ağaç’ diye tanımlanan zakkum bildiğimiz zakkum ağacı olmayıp, düşmanlık ve karışıklık nedeni olan kötü söz söyleme, ağır konuşma, hakaret etme, iğneleyici ve incitici konuşma anlamındadır. Bu ayetler, dünyadayken böyle rahatsız edici, hakaret edici, iğneleyici sözler söyleyenlerin, ahiretteki cehennemde de birbirleriyle yine böyle çirkin sözler kullanarak ve birbirleriyle didişerek yaşayacaklarını bildirir."
Diğer taraftan ayetin en dikkat çekici cümlesi, Allah’ın tüm insanları kaplamış olmasıdır. Allah insanları nasıl kaplar? Eğer Allah’ın O İlah olduğu söylenmeseydi, eğer İhlas suresi açığa çıkmasaydı ve eğer O İlah’ın insan suretinde ilahlaştığı belli olmasaydı, belki de bu ayetin ne demek istediğini hiç anlamayacaktık. Biz insanlar, bizden önceki insanların devamıyızdır ve onlardan izler taşırız. Size görüş, duyuş ve anlayış verdik diyen Kuran, içimizdeki bu izlerden söz eder. O İlah kişi ile kalbi arasına girer, diyen Enfal 8/24 ayeti de yine bunu kasteder. )
" Kuran'da ‘lanetlenmiş ağaç’ diye tanımlanan zakkum bildiğimiz zakkum ağacı olmayıp, düşmanlık ve karışıklık nedeni olan kötü söz söyleme, ağır konuşma, hakaret etme, iğneleyici ve incitici konuşma anlamındadır. Bu ayetler, dünyadayken böyle rahatsız edici, hakaret edici, iğneleyici sözler söyleyenlerin, ahiretteki cehennemde de birbirleriyle yine böyle çirkin sözler kullanarak ve birbirleriyle didişerek yaşayacaklarını bildirir."
Diğer taraftan ayetin en dikkat çekici cümlesi, Allah’ın tüm insanları kaplamış olmasıdır. Allah insanları nasıl kaplar? Eğer Allah’ın O İlah olduğu söylenmeseydi, eğer İhlas suresi açığa çıkmasaydı ve eğer O İlah’ın insan suretinde ilahlaştığı belli olmasaydı, belki de bu ayetin ne demek istediğini hiç anlamayacaktık. Biz insanlar, bizden önceki insanların devamıyızdır ve onlardan izler taşırız. Size görüş, duyuş ve anlayış verdik diyen Kuran, içimizdeki bu izlerden söz eder. O İlah kişi ile kalbi arasına girer, diyen Enfal 8/24 ayeti de yine bunu kasteder. )
61.
Meleklere (bilgelere) Ademe secde edin dediğimizde iblis hariç hepsi secde ettiler. Dedi; Şu
balçıktan (ilkel soydan) yarattığın kimseye mi secde edeyim?
62. Yine
dedi; Senin gözünde o benden değerli öyle mi? Eğer bana diriliş gününe kadar
izin verirsen pek azı hariç onu ve soyunu emrim altına alacağım,
63. Dedi;
Git, artık kim sana tabi olursa cezanızın tam karşılığı cehennemdir,
64. Gücün
kime yeterse çağır ve aldat. Bütün imkanlarınla saldırıp yönet, mallarına ve
evlatlarına ortak ol, onlara vaatler ver. Oysa şeytanın vaatleri boş
aldanışlardır,
65. Senin
kullarım üzerinde gücün yoktur, vekil edinene rabbin yeter,
66. O rabbiniz ki, Onun hazinesinden nasibinizi aramanız için denizde gemiler (dinler, imanlar) yürütür, Şüphesiz O size karşı merhametlidir,
67.
Denize (derde) düştüğünüzde Ondan başka her dua ettiğiniz yalan çıkar, kurtarıp karaya (emniyete) çıkardığında ise
yine yüz çevirirsiniz. İnsan işte böyle kafirlik (kalp körlüğü) eder,
68. Onun
sizi karada yakalayıp ezmeyeceğinden veya üstünüze taş yağdırmayacağından emin
misiniz? O anda sizi koruyan birini bulamazsınız,
69. Yoksa
benzer bir belaya tekrar yakalanmayacağınızdan emin misiniz? O durumda üzerinize fırtınalı rüzgarlar (dertler, belalar) gönderip sizi boğar ve bize karşı yardım edecek birini de bulamazsınız,
70.
Şüphesiz Âdemoğluna değer verdik, karada ve denizde taşıdık, maddi manevi en temiz olanından verdik ve onları yarattığımız kimselerin çoğundan üstün tuttuk,
71. Tüm
insanları önderleri ile birlikte çağırdığımız gün, kimin kitabı iyilikle
doluysa kitabını okur ve tüy kadar haksızlık görmez,
72.
Burada kör olan kimse dirildiğinde de kördür, üstelik işi daha da zordur,
73. Seni
sevebilmeleri için vahyettiklerimizin yerine başka şeyler söylemeni
istiyorlardı ve neredeyse başaracaklardı,
74.
Uyarıp desteklemeseydik neredeyse onlara meyletmek üzereydin,
( 1989 yılında Hint'li yazar Salman Rüşdi, yukarıdaki iki ayeti "Şeytan ayetleri" isimli kitabına konu etmiş ve kitap Müslüman ülkelerde yasaklandığı için o yıllarda çok tartışılmıştı. )
75. Öyle
olsaydı hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat artırırdık da yardım eden
bulamazdın,
76. Seni
bu topraklardan sürmek için sıkıştırıyorlar, fakat senin ardından
kendileri de fazla kalamazlar,
77. Bu
elçilerin kaderidir ve bizim âdetimizde değişiklik bulamazsın,
78.
Arayışını yükselt, güneş (bilim) yüzünü gece (cehalet) karanlığına döndürene ve Kuran açılana
dek. Şüphesiz Kuran açılınca görünür olur,
("Duluk": Yüz, yanak, şakakla çene arası. "Fecr": Sabah vakti, güneş doğmadan hemen önce doğuda oluşan kızıl aydınlık, bir şeyi
geniş olarak açıp ikiye ayırmak, açılmak. "Meşhud": Görünen, gözle
görülen, şahitlik edilen.
Hz. Muhammet bir hadiste, kıyamete doğru güneşin kararacağını, ilmin kaybolacağını, Allah diyen bir kişi bile kalmayınca kıyametin kopacağını anlatır. Aslında bu hadis Şems 91/4 ve Tekvir 81/1 ayetlerinin tefsiridir. Müslümanların
namaz kıldıkları halde anlamadıkları salat, miracı mucizeleştirenlerin
anlamadıkları sır, işte tam buradadır. Bu sırrı açan çok ayet var ama bazı ayetler çok daha açık. Onlardan biri İhlas 112/1-4, biri Fecr 89/3, diğeri Nisa 4/1 ve Zümer 39/6 ayetleridir. )
79. Buna
ek olarak gecenin bir vaktinde ayrıca kalk, umulur ki rabbin seni
beğenilen bir makama yükseltir,
("Hücud": Uykusuz kalma, geceleyin az uyuma. "Teheccüd": Uyarmak, uyandırmak.
Görüyor musunuz, miraç olup bitmiş, sure gelmiş okunuyor ve Hz. Muhammet hala geceleri yürümek zorunda. )
Görüyor musunuz, miraç olup bitmiş, sure gelmiş okunuyor ve Hz. Muhammet hala geceleri yürümek zorunda. )
80. Ve de
ki; Rabbim beni koyacağın yere doğrulukla koy ve çıkaracağın yerden doğrulukla
çıkar ve bana katından bir güçle yardım et,
81. Yine
de ki; Gerçek belirdi ve hayaller yok oldu, zaten hayaller yıkılmaya mahkûmdur,
82.
Kuran’dan indirdiğimiz şeyler iman edenler için kurtuluş kapısıdır,
zalimlerin (nefsine uyanların) ise ancak kaybını arttırır,
83. İnsan
keyfi yerindeyken yan çizip uzaklaşır da, sıkıntıya düştüğünde ümitsizliğe
düşer,
84. De
ki; Herkes kendi yapısına uygun işler yapar ve rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu bilir,
85. Sana
ruhun (ölümsüz nefesin) ne olduğunu soruyorlar, de ki; Ruh (ölümsüz nefes) rabbimin işlerindendir. Size o
konuda pek az ilim verilmiştir,
( Ruh, geçmiş eski toplumlarda rüzgar, nefes, buhar, ölümsüzlük anlamlarında anlaşılmış. Günümüz sözlüklerinde ise bir nesnenin veya olayın iç yüzünü açıklayan, onu en ince ayrıntılarına kadar tümüyle tanımlayan kesin bilgi, anlamı veriliyor. Ruhunu okumak, ruhu kararmak, ruhu aydınlanmak, ruhu bozuk, ruhsuz vb. gibi dilimize yerleşmiş deyimler bu tanımdan kaynaklanıyor. Biz bu çeviride Allah'ın ölümsüz olması ve kalplerde yaşaması nedeniyle eski kültürlerin "ölümsüz nefes" anlamını tercih ettik. )
86. Dileseydik sana
vahyettiklerimizi silerdik de, bize karşı seni savunacak birini bulamazdın,
87. Fakat
bu rabbinden bir yardımdır, şüphesiz onun sana lütfu büyük oldu,
88. De
ki; İnsanlar ve cinler bir araya gelseler bu Kuran'ın bir benzerini
söyleyemezler, kafa kafaya verip yardımlaşsalar bile,
89.
Şüphesiz bu Kuran'da insanlar için türlü misaller verip açıkladık, buna rağmen
insanlardan çoğu direnip görmezden geldi,
90.
Dediler ki; Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana iman etmeyiz,
91. Veya
içlerinden ırmaklar akan hurma bahçelerinle üzüm bağların olmalı,
92. Veya
iddia ettiğin gibi göğü parça parça edip üzerimize yağdırmalı veya O İlah’ı ve
meleklerini (bilgelerini) açıkça göstermeli,
93. Veya
altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Ve okunan kitabı gökten
indirmediğin sürece göğe çıktığına da asla inanmayız. De ki; Eksiksiz ve kusursuz olan ancak rabbimdir, ben elçilik eden bir insandan başka neyim ki?
94.
Doğru yol gösterildiğinde insanların iman etmesine engel olan şey; O İlah elçi olarak bir
insanı mı gönderdi, demelerinden başka bir şey değil,
95. De
ki; Eğer yeryüzünde yürüyenler şüphe duymayan melekler (bilgeler) olsalardı, elbette gökten elçi
olarak bir meleği (bilgeyi) gönderirdik,
("Mutmain": Emin, müsterih, içi rahat, şüphesi kalmamış. )
96. De
ki; Benimle sizin aranızda şahit olarak O İlah yeter, şüphesiz O kullarını
görüp haberdar olandır,
97. O
İlah kime doğru yolu gösterirse o doğru yolu bulmuştur, kimi de saptırırsa Ondan başka yardım eden bulamazsın. Diriliş gününde onları kör, sağır ve dilsiz
olarak yüzüstü toplarız. Onların varacağı yer cehennemdir ki, söndükçe ateşini
artırırız,
98. Bu
onların ayetlerimize kafir (kalp körü) kesilmeleri ve; Biz mi çürüyüp toprak olduktan sonra
yeniden diriltileceğiz, demeleri sebebiyledir,
99. Onlar, gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) yaratan O İlah'ın kendilerinin benzerlerini de yaratmaya gücünün yettiğini ve şüphe yok onlara da belirlenmiş bir ecel koyduğunu görmüyorlar mı? Buna rağmen zalimler (nefsine uyanlar) kafir (kalp körü) kesilip direniyor,
100. De
ki; Eğer rabbimin dağıttığı hazineler sizin olsaydı kıstıkça kısardınız,
insanoğlunun eli sıkıdır,
101.
Şüphesiz biz Musa’ya dokuz açık ayet vermiştik, istersen İsrail oğullarına
sor. Onlara geldiğinde firavun dedi; Ey Musa, ben senin bazı filozofça sözlerden aşırı etkilendiğini düşünüyorum,
("Sihr": Gözbağcılık, hilekarlık, aldatmak, haktan ve doğrudan uzaklaşmak, hayali gerçek yanlışı doğru diye göstermek, latif ve ince olan şey, gözleri ve kalpleri etkileyen incelik, şiir ve güzel söz gibi insanı hayran bırakan edebi incelik. "Teshir": Büyüleme, etki altına alma. "Sahir": Sihir yapan, sihirbaz. "Meshur": Etkilenmiş, büyülenmiş.
Hz. Muhammet'in büyücülük hakkında ne düşündüğünü Felak ve Nas sureleri ile biliyoruz. Sihir hakkında ise şöyle diyor; " Bazı sözler vardır ki sihir gibi etkilidir." Tüm bu açıklamalar bize Musa ile firavunun alelade bir sihirbazlıktan söz etmediklerini, bugün felsefe olarak bildiğimiz düşünce ve etkili söz söyleme sanatından söz ettiklerini gösteriyor. )
("Sihr": Gözbağcılık, hilekarlık, aldatmak, haktan ve doğrudan uzaklaşmak, hayali gerçek yanlışı doğru diye göstermek, latif ve ince olan şey, gözleri ve kalpleri etkileyen incelik, şiir ve güzel söz gibi insanı hayran bırakan edebi incelik. "Teshir": Büyüleme, etki altına alma. "Sahir": Sihir yapan, sihirbaz. "Meshur": Etkilenmiş, büyülenmiş.
Hz. Muhammet'in büyücülük hakkında ne düşündüğünü Felak ve Nas sureleri ile biliyoruz. Sihir hakkında ise şöyle diyor; " Bazı sözler vardır ki sihir gibi etkilidir." Tüm bu açıklamalar bize Musa ile firavunun alelade bir sihirbazlıktan söz etmediklerini, bugün felsefe olarak bildiğimiz düşünce ve etkili söz söyleme sanatından söz ettiklerini gösteriyor. )
102.
Dedi; Şüphesiz sen de biliyorsun ki, rab bunları göklerin (bilgeliklerin) ve yerin (insanlığın) iç yüzü bilinsin diye indirdi. Ey firavun, doğrusu ben de senin kendi nefsinle perdelendiğini düşünüyorum,
("Sebr": Men etmek, engel olmak, helak etmek, hapsetmek. "Mesbur": Men edilmiş, engel olunmuş, hapsolunmuş. )
("Sebr": Men etmek, engel olmak, helak etmek, hapsetmek. "Mesbur": Men edilmiş, engel olunmuş, hapsolunmuş. )
103.
Derken onları yeryüzünden silmek istedi de, onu ve yandaşlarının hepsini
boğduk,
104.
Sonra İsrail oğullarına dedik; Yeryüzünde yerleşip yaşayın, diriliş günü
geldiğinde hepinizi bir araya toplayacağız,
105. Gerçeği
istemiştik ve gerçekleşti. Seni de ancak uyarıcı olarak gönderdik,
106. Ve
Kuran'ı insanlara okuyabilesin diye bölüm bölüm indirdik,
107. De
ki; Ona ister iman edin ister iman etmeyin, gerçek şu ki eski ilim sahipleri o
okunduğunda secdeye kapanırlardı,
108. Ve
derlerdi ki; Rabbimiz eksiksiz ve kusursuzdur, rabbimiz söz verdiyse oldu
demektir,
109. Ve
yüzüstü kapanıp ürpererek ağlarlardı,
110. De
ki; İster O İlah deyin ister Rahman, hangisi olursa olsun bütün güzel
isimler onundur. Onun hakkında çok iddialı olma, sessiz de kalma, ikisi
arası bir yol izle,
( Ayet her konuda ölçülü olmaya davet ediyor, Allah hakkında bile.)
111. Ve
de ki; Övgüler O İlah'a ki çocuk edinmez, yaratılışta ortağı olmaz ve güçsüz
düşüp yardım istemez. Onun büyüklüğünü gör.
***
Fena değil, genel anlamda bütününde yanlışlar çok, fakat istifade ettiğim yerlerde muhakkak oluyor. Safa Kaçmaz'dan kurtulmanız gerekecek. Bir örnek sunmak içimden geldi.
YanıtlaSilSaffat, 37/62-67; -Duhan, 44/43-46; Vakıa, 56/51-55 zakkum kelimesi geçmektedir. Zakkum: "çok acı, zehir zemberek", "zehir zıkkım".
İsra 60 ayetinde de ''Kuran'da lanetlenmiş ağaç'' diye belirtilen ve fitne konusu yapılan ağaç bizim tefsircilerin asırlardır dedikleri zambakgiller familyasından olan bildiğimiz ağaç olmayıp, ve herhangi bir dalı budağı olan bir ağaç olmayıp,
İbrahim 24-25-26-27 ayetinde belirtilen, kötü kerih galiz söz kelam anlamındadır.
Duhan, Vakıa, Saffat surelerinde geçen ifadeler, cehennemliklerin bu dünyada da kötü, çirkin söz, rahatsız iğneci söz söyleme meziyetlerinin olduğunu, ve ahirette cehennemde de yine birbirleriyle didişip kötü-kerih söz söylemelerini teşbih ifadesiyle bildirmektedir. Allahu Alem.
Görünüşü güzel Zakkum'un suçu yok. Tertemiz bir bitki.
İlginiz ve uyarılarınız için teşekkür ederiz. Onları hızla dikkate alacak ve yanlış olduğuna inandıklarımızı hemen düzelteceğiz. Zakkum konusunda sizin gibi düşündüğümüzü zannediyorduk, atlamış olabiliriz, kul kusurdan ari değil. Vaktiniz olursa diğer eksik ve kusurlarımızı da bildirmenizi dileriz, bu bizim için kazanç olur.
SilDeğerli misafirimiz, (Sn. Selahaddin Eyyubi),
SilBaşta zakkum olmak üzere tüm uyarılarınızda haklı olduğunuzu gördük. Hatalarımızın çokluğu karşısında, "fena değil" sözcüğünün bile hak etmediğimiz bir iltifat olduğu anlaşıldı. Onları gücümüz yettiğince ve belli bir ölçü dahilinde düzeltmeye çalıştık ve çalışıyoruz. İlginizi ve uyarılarınızı bizden esirgememeniz dileğiyle tekrar teşekkür ediyoruz.