34 SEBE (Saba ülkesi)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Övgüler O İlah'a ki, göklerde (bilgeliklerde) ve yerde (insanlıkta) olanlar Onundur, övgüler gelecek dirilişte de Onadır. Odur haberdar olan bilge,

2. Yerin dibine gireni ve ondan çıkanı, gökten (bilgeliklerden) ineni ve oraya çıkanı bilir. Odur merhametiyle kusurları örten,

( Bu ayeti okurken gökteki kuşları, bulutları ve yıldızları düşünmeye başlarsanız kendi hayallerinizin karanlıkları içinde kaybolur gidersiniz. Firavunu hatırlarsanız gökten ineni, İbrahim'i hatırlarsanız göğe çıkanı daha iyi anlarsınız. Bugün dilimizde yaşayan "yerin dibine girmek" , "gökten düşmek" ve "başı göğe ermek" deyimleri bu eski anlatımlardan bize kalan izlerdir. )
  
3. Kafir (kalp körü) olanlar dediler; O saat gelmez. De ki; Hayır, bilinmezleri bilen rabbim mutlaka getirecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bile olsa hiçbir şey Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de şüphesiz görünen kitabın içindedir,

( Kıyamet alametlerinden söz eden bir hadiste Hz. Muhammet şöyle diyor; "Onun alametlerinden biri de, satılmış cariyenin sahibini doğurmasıdır." Bir kölenin sahibini, bir kadının babasını doğurması mümkün mü? Biraz yakından incelediğinizde bu sözün o günlere ait edebi bir teşbih/benzetme sanatı olduğu görülüyor. Bu benzetmede satılmış köle insanlığı, sahibi ise Allah'ı sembolize ediyor. Bu şu demek; İnsanlık günün birinde ölümü yenecek ve ölümsüz tanrıya ulaşacak. ) 

4. İman edip içten olanların kazancı, bağışlanmak ve sayısız ikramlara kavuşmaktır,

5. Ayetlerimizi çarpıtmak için uğraşanlar içinse en kötüsünden pişman edici cezalar var,

6. Kendilerine ilim verilenler sana rabbinden indirilenin gerçek olduğunu ve Övülen Sevgilinin yoluna ilettiğini görürler.

7. Kafirler (kalp körleri) dediler; Ölüp toprak olduktan sonra yeniden dirileceğinizi söyleyen adamı gördünüz mü?

8. Allah hakkında uyduruyor mu, yoksa bir deli mi? Hayır, dirilişe iman etmeyenler büyük bir sıkıntı ve yanılgı içinde,

9. Göklerde (bilgeliklerde) ve yerde (insanlıkta), geçmişte olup bitenlerle bugün olup bitenlere bakmıyorlar mı? Dilersek onları yerin dibine geçirir veya göğün katlarını (bilgelikleri) üzerlerine düşürürüz. İşte bunda bize yönelen kullar için dersler vardır,

("Half": Art, arka, geçmiş. "Kisef": Kısım, parça, bölüm, kat. "Sakıt": Düşen, inen, kıymetsiz, sükut eden, ölü doğan çocuk. )

10. Şüphesiz Davut’a bizden yüksek meziyetler verdik. Ey dağlar (alimler) ve kuşlar (imanlı insanlar) onunla birlikte bana dönün. Ve biz ona demiri (sertliği, öfkeyi) yumuşattık,

("Hadid": Keskin, öfkeli, hiddetli, titiz, çabuk kavrayışlı, demir, sert, sert olan. "Leyy": Yumuşak huylu, mülayim, sakin, sıcak kanlı, mütevazı. ) 

11. Ayrıntının önemini bilin. Sözü anlamlı bir biçimde birbirine bağlayarak aktarın ve işlerinizi içten yapın, kuşkusuz yaptıklarınızı görmekteyim,

("Sabiga": Tam, tafsilatlı, ayrıntılı, uzun, bol. "Kadr": İtibar, değer, kıymet, haysiyet, önem, miktar, meblağ, takat, takdir, rızk taksimi. "Serd": Sözü birbirine anlamlı biçimde bağlamak ve güzel bir eda ile söylemek, halkaları birbirine geçirmek, delmek, dikmek.  

Çeviriyi düzeltip tamamladığımda çok öfkeliydim ve şöyle demeyi düşünüyordum; " Müslümanlar! Ayağa kalkıp isyan edin ve sorun; Kim sardı başımıza bu bilimsellik belasını, kim nereden çıkardı demirden zırhları.?" Sonra aşağıdaki ayeti hatırladım ve öfkem yatıştı.

" O İlah kitabın en güzel anlatımlarını birbirine benzeyen ikişerli öyle bir geçiş ile indirdi ki, Rabbini bilip korkanların tüyleri ürperir ve ancak O İlah’ı hatırlayınca yatışırlar. İşte bu O İlah’ın yol rehberidir ki onunla dilediğine doğru yolu gösterir, O İlah’ın saptırdığı kimseye doğru yolu gösterebilen yoktur. Zümer 39/23"

Boşuna dememişler "Şeytan ayrıntıda gizlenir" diye. Anladım ki müteşabih denilen değişim bizim kaderimizdir ve önüne geçip durdurma şansımız yok. Galiba gün gelecek, insanlar gibi Kuran da tanınmayacak bir hal alacak. )

12. Ve sabah gidişiyle akşam dönüşü arasında bir aylık yol alan (iş yapan) rüzgar (bilgelik gücü) Süleyman içindi. Ve ona kaynağından erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden kimseler onun emrinde çalışırlar ve emre karşı gelecek olanlara ateş azabından tattırırdık,

("Rih": Rüzgar, güç, devlet gücü, değişim. "Gudüvv": Sabah vakti, sabahleyin bir işe başlamak. "Bir amacın elde edilmesinden doğan sevinç, öğleden akşama kadar olan vakit. "Şehr": Bir aylık zaman, ay. "Ayn": Göz, kaynak. "Kıtr": Erimiş bakır.

Ayette rüzgar olarak çevrilen "rih" kelimesinin müteşabih anlamı siyasi ve ekonomik bilgelik gücüdür, topluluk gücüdür. 
Ya cinler..? 
Hadislerdeki Nusaybin cinleri rivayetleri, söz edilen cinlerin Babil civarından gelen eski metal ustaları olduğunu gösteriyor. 
Peki ya erimiş bakır ve kaynağı..?
Bu sorunun cevabını Tevrat veriyor; " Lev.26: 19 İnatçı gururunuzu kıracağım. Gök demir, yer bakır olacak."
Yani, yıkılmış Babil bakıra ve Babil'li metal işçileri erimiş bakıra benzetiliyor. )

13. Ona ne dilerse yaparlardı, mihraplar, heykeller, havuz gibi leğenler ve dev gibi kazanlar. Ey Davut ailesi çalışın ve teşekkür edin, zira kullarımdan teşekkür eden azdır,

14. Ne zaman ki vakti gelip onun ölümünü gerçekleştirdik, onlara onun öldüğünü asasını (saltanatını) kemirerek çökerten bir yer hayvanı (idraksiz insan) gösterdi. Cinler gaybı (Süleyman'ın iktidarının çöktüğünü) bilselerdi o aşağılık esarette kalmazlardı,

("Minsee": Saltanat, iktidar. "Dabbet'ül Arz": Yürüyen hayvan, idraksiz insan. "Harre": Düşmek, çökmek. "Gayb": Görünmeyen, bilinmeyen.

Surenin altında yorum veren Selahaddin arkadaşımız, devleti bölüp çökerten bu ağaç kurdunun Süleyman'ın oğlu Rehoboam olduğunu, babasının ölümünden sonra danışman Yeroboam ile taht kavgasına girerek devletin çökmesine neden olduğunu söylüyor. Bu açıklamayı ben de isabetli buluyorum)

15. Şüphesiz önlü arkalı bahçeleriyle Sebe evleri de bir ayettir (ibrettir). Rabbinizin nimetlerinden yiyin için ve teşekkür edin, işte güzel bir şehir ve kusurları hoş gören bir rab,

16. Ama onlar yüz çevirdiler ve bu yüzden Arim seddini yıkıp sele çevirdik. Vadinin her iki yakasındaki güzelim bahçeleri, acı ılgın ve bir kaç sedir ağacının kaldığı bir otluğa çevirdik,

17. Onları kafir (kalp körü) oldukları için cezalandırdık, kafirlerden (kalp körlerinden) başkasını mı cezalandırırız?

18. Onların yakınlarında gelişmiş başka beldeler de kurduk ve kendi aralarında gece gündüz korkusuzca seyahat etmelerini sağladık,

19. Ama onlar; Rabbimiz şu komşu şehirler bizden uzak olsun, diyerek kendilerine zalim (nefsine uyan) oldular. Bu yüzden hepsini yok edip efsaneye çevirdik. Şüphesiz bu misallerde sabreden ve teşekkür eden herkes için ayetler (ibretler) vardır,

( Saba kavmi MÖ 1256 - MS 525 yılları arasında, bugün Yemen Cumhuriyetinin bulunduğu bölgede yaşayan bir halktır. Tarihçi Homeros, Habeşistan (Etiyopya) halkı ile aynı ırktan olduklarını söyler. Himyerler olarak da bilinirler. Saba melikesinin hüküm sürdüğü parlak dönemlerden sonra, MÖ 115 yıllarında Sebe, Aksum, Kataban ve Hadramut olmak üzere dört ayrı devlete bölündüler. Ne yazık ki bu bölünmüşlük ve düşmanlık bugün hala devam etmekte ve iç savaşlarla sarsılmaktadır. Ayet bu bölünmelere ve komşulukta iyi ilişkilerin önemine işaret ediyor. )

20. Şüphesiz İblis onlar hakkındaki hedefini gerçekleştirdi, iman eden bir kısmı hariç hepsi ona uydular,

21. Halbuki onun onlar üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktu, ancak biz onunla dirilişe iman edenlerle ondan şüphe edenleri ayırdık. Rabbin her şeyi kuşatıp koruyandır,

22. De ki; O İlah'ın yanı sıra ilahlaştırdıklarınızı çağırın, göklerde ve yerde en küçük bir şeye sahip değiller, onlarda ortaklıkları olmadığı gibi yardım etmiş de değiller,

23. Onun katında izin verdiğinden başkasının ricası kabul edilmez. Yüreklerindeki korku azalınca onlara sorarlar; Rabbiniz ne dedi? Dediler; Gerçeği, o en yüce, en büyük olanı,

24. De ki; Göklerden ve yerden sizi geçindiren kimdir? O İlah derlerse de ki; Şu halde şüphesiz ikimizden biri doğru yolda ve diğeri yanılıyor,

25. De ki; Siz bizim yaptıklarımızdan, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu tutulmayız,

26. De ki; Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızı gerçekle ayıracaktır. O gerçeği açığa çıkaran ve her şeyi bilendir,

27. De ki; Ona ortak koştuklarınızı bana göstersenize! Hayır, O İlah'tır Sevilen Bilge,

28. Biz seni insanları müjdeleyip uyarman için gönderdik, fakat insanların çoğu bilmiyor,

29. Diyorlar ki; Doğru söylüyorsan bu vadedilen ne zaman?

30. De ki; Öyle bir gün ki ne bir saat geri, ne bir saat ileri alamazsınız,

31. Kafirler (kalp körleri) dediler; Ne bu okunanlara, ne de elimizdeki diğerlerine hiçbir zaman iman etmeyiz. Sen o zalimleri (nefsine uyanları) rablerinin huzurunda tutuklanmış ve birbirlerine söz söylerken bir görsen! Aldatılan halk büyüklenen önderlere dedi; Siz olmasaydınız biz de iman edenlerden olurduk,

32. Büyüklenen önderler halka dedi; Doğru yolu buldunuz da biz mi engelledik, bu suçu kendiniz işlediniz,

33. Aldatılan halk büyüklenenlere dedi; Hayır, gece gündüz bütün işiniz bizi aldatmaktı, O İlah’a kafir (kalp körü) olmamızı veya ona ortak koşmamızı isterdiniz. Sonra azabı gördüklerinde pişmanlıkla için için yanarlar. O gün suçları kafirlerin (kalp körlerinin) boynunda demir bir boyunduruk gibidir ve işledikleri günahlar yüzünden cezalandırılırlar,

34. Biz hangi ülkeye uyarıcı göndermişsek oranın ileri gelenleri mutlaka; Biz gönderildiğiniz şeylere kafiriz (kalp körüyüz), demişlerdir,

35. Ve yine demişlerdir ki; Mallarımız ve evlatlarımızla zenginiz, cezalandırılacak da değiliz,

36. De ki; Rabbim dilediğine bol verir dilediğine az, fakat insanların çoğu bilmez,

37. Katımızda sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlatlarınız, sizi değerli kılan iman etmek ve içten olmaktır. İşte onlar yaptıklarının kat kat fazlası ile ödüllendirilir ve yüksek makamlarda güven içindedirler,

38. Ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlar ise azap içinde olacaklar,

39. De ki; Rabbim dilediğine bol verir dilediğine az, ne verirseniz fazlasıyla geri verir ve O rızık (ilim ve geçim) verenlerin en hayırlısıdır,

40. O gün onların hepsini toplayacak ve sonra meleklere (ölümsüz bilgelere) soracak; Size kulluk edenler bunlar mıydı?

41. Dediler; Eksiksiz ve kusursuz olan sensin, bizim koruyucumuz onlar değil sensin. Onların çoğu cinlere kulluk ediyorlardı ve onlara iman etmişlerdi,

42. O gün kimsenin kimseye fayda veya zarar verecek gücü yoktur ve zalimlere (nefsine uyanlara) deriz; Yalan saydığınız şu ateşi tadın,

43. Onlara ayetlerimiz açıklandığında dediler; Bu adam sizi atalarınızın dininden çevirmek istiyor, bunlar düzmece yalanlardan başka bir şey değil. Ve kâfirler (kalp körleri) gerçek kendilerine belli olduğunda dediler; Bu açıkça bir felsefe,

44. Oysa biz onlara okuyacakları bir kitap vermediğimiz gibi senden önce bir uyarıcı da göndermemiştik,

45. Öncekiler gibi yalanladılar, söylediklerimizin onda birini bile anlamadıkları halde elçileri yalanladılar. Ama nasıl oldu cevabım?

46. De ki; Ben size bir olandan (bir ile birlik olmanızdan) söz ediyorum. O İlah için birer ikişer kalkın da düşünün, arkadaşınızda delilikten eser yok, o sadece yaklaşan acıklı bir azapla sizi uyarıyor,

("Azab": Dünyada işlenen suç ve kabahatlere karşılık diriliş gününde çekilecek ceza, eziyet, büyük sıkıntı, şiddetli elem. "Elim": Acı, acı veren, acıtan, acıklı, inleten. "Zevk": Lezzet alma, hoşa gitme, tatma. "Zaika": Zevk kökünden, tatma, tat alma, tat alma duygusu. "Zaik": Tadan, tat alan, zevklenen.   

Elim ve azap kelimeleri üzerinde özellikle durmanızı öneririm, çünkü kelimeler bize cehennemle ilgili olarak anlatılanların çok ötesinde başka şeyler anlatıyor gibi görünüyor. )

47. De ki; Bunun karşılığı bir ücret istemedim, varsa sizin olsun, benim ücretim yalnızca O İlah’a aittir ve O her şeye şahittir,

48. De ki; Şüphesiz bilinmeyenleri bilen rabbim gerçeği ortaya çıkarır,

49. De ki; Gerçekler ortada, yalanlar yaratılışı başlatamaz ve onu tekrar edemez,

("Hakk": Gerçek, doğru, emek, hak edilen. "Batıl": Gerçek olmayan, yalan, içi boş, hurafe.

Sümer Yaratılış Destanı Enuma Eliş yaratılışı ilk başlatanların, Ay tanrısı, Güneş tanrısı gibi isimler alan bilge tanrılar olduğunu anlatır. MÖ 5000 - MÖ 10.000 yılları arasında bu bilgeler kendi bilgelerini Marduk (U.Mar.Utu/Güneşin oğlu) adını taşıyan tek bir bilgede birleştirdiler. Böylece yaratılışın sorumluluğu tek bir bilgede toplandı. Marduk, daha sonraki zamanlarda ve farklı toplumlarda Mazda, Molek, Baal, İlu, El, Elohim, Allah isimlerini alarak yaşamaya devam etti. Bilge olsun, insan olsun, cin olsun, insan olan herkesle birlikte bugün hala yaşıyor ve insanlar onun kendi içlerinde yaşadığından habersiz, kendi bildikleri bir isme inanarak yaşayıp ölüyorlar. )

50. De ki; Eğer yanlışa saparsam kendi aleyhime sapmış olurum, doğru yolu bulmam ise ancak yine rabbimin bildirmesi iledir. Şüphesiz O işitendir, yakındır,

51. Sen onları dehşete düştüklerinde bir görsen, çok yakın bir yerden yakalanmışlardır ve artık kurtuluş yoktur,

52. Derler ki; Biz ona iman etmiştik. İyi de, o kadar uzak bir yerden Ona ulaşmak ne mümkün?

53. Onu örtmüşlerdi ve uzaklardan karanlığa taş atıyorlardı,

( Bilimsel dünya karşısında şaşkınlığa uğrayan Müslüman dünya anlatılıyor gibi.. )

54. Artık ölürken ayrıldıkları gibi, kendileriyle heveslerinin arası ayrılır. Şüphesiz onlar koyu bir şüphe içindeydiler.
                                                                      
***


2 yorum:

  1. 14. ayet, Asa gücü iktidarı hükümranlığı simgeler, Krallığı içten içe kemiren ve Süleyman Peygamber öldükten sonra Krallığın ikiye bölünmesine neden olan Süleyman'ın oğlu Rehoboam'dır kastedilen. Yoksa ne Süleyman Peygamberin nefsi ne de bildiğimiz meallerde belirtilen ağaç kurdu değildir. Bunun yanında Süleyman Peygamberin yardımcısı olan ve oğlu Rehoboam ile taht kavgası yapan Yeroboam göz ardı edilmemeli. Biraz akli bakmak daha isabetli görüşlere sebeb olacak yanlışlıklar çok fakat günden güne düzeleceğine eminim.

    YanıtlaSil
  2. Sn. Selahaddin Eyyubi,
    İsra 17/60 ayetindeki zakkum/çirkin söz açıklamanızdan sonra, Sebe 34/14 ayetindeki dabbet’ül arz/Rehoboam açıklamanızda da isabet ettiğinizi görüyoruz. Bu iki isabetli tashih, bizden daha bilgili yeni bir çalışma arkadaşı daha kazandığımız yönünde bizi ümitlendiriyor. Katkılarınız için tekrar teşekkür ediyoruz ve devamını diliyoruz. Daha sık yardım ederseniz daha hızlı yol alabiliriz.

    YanıtlaSil