71 NUH (Uzun yaşam)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Nuh’u kavmine bela başa gelmeden önce uyarsın diye göndermiştik,

("Nuh": Rahatlık, genişlik, hafiflik, uzun yaşam. Bu anlam Yaratılış 5: 29 Tevrat ayetinden ve Gılgamış destanı çevirilerinden alınmıştır. Ancak bu tanım insanların ömründen değil, toplumların ömründen söz ediyor. )

2. Dedi; Ey kavmim muhakkak ben size açık bir uyarıcıyım,

3. O İlah'a kulluk için koruyup korunun ve beni dinleyin ki,

4. Kusurlarınızı bağışlasın ve eceliniz gelene kadar sizi yaşatsın. O İlah’ın belirlediği ecel gelince ertelenmez, keşke bilseydiniz,

("Ecel": Bir şeyin ömrünün sonu. "Ecel-i müsemma": Belirlenmiş ömür.

Allah'ın belirlediği ecel denilince aklınıza sadece kendi ölümünüz gelmesin. Allah tarafından belirlenmiş başka ömürler ve eceller de var. Örneğin; Tilki kapmadığı sürece tavukların ortalama ömrü 8-10 yıl, kurt kapmadığı sürece koyunların ve keçilerin ortalama ömrü 10-15 yıl, sığırların 20-25 yıl, eşeklerin 20-30 yıl, atların 40-50 yıl, karıncaların 1-2 ay, kara sineklerin 2-3 haftadır. 

Başka ecel örnekleri de var, örneğin; Toprağa çakılan ağaç bir kazık en geç 1-2 yıl içinde çürür. Ahşap bir ev 40-50 yıl, beton bir ev 100-120 yıl dayanır. Bunlara sayısız örnek ekleyebilirsiniz.

Diğer taraftan, nesnelerin ömrü olduğu gibi toplumların ve kültürlerin de belli bir ömrü var. Kuran'ın ifadeleri ve Tarih bilimi bu konuda örtüşüyor ve toplumların en çok 1000 yıl içinde değişime uğradıkları görülüyor. Bu ayette kastedilen bireylerin ömrü değil, toplumların ve dinlerin ömrü. Zaten hemen aşağıda gelen ayetler de, bireysel değil toplumsal bir ecelden söz edildiğini açıkça anlatıyor. )

5. Yine dedi ki; Rabbim gece gündüz anlatmaya çalıştım ama,

6. Ne yazık ki davetim kaçışlarını arttırmaktan başka bir işe yaramadı,

7. Bağışlaman için ne söylediysem kulaklarını tıkadılar, arkalarını döndüler, ayak direyip kibirlendiler,

8. Sonra davetin maksadını açıp,

9. Bildiklerinin yanı sıra, bilmedikleri sırları da açtım,

10. Ve dedim ki; Bağışlayıcı rabbinizden af dileyin ki,

11. Yağarcasına göğü (bilgeliği) üzerinize indirsin,

( Bu gök bildiğimiz gök değil, bu yağmur bildiğimiz yağmur değil. Galiba Ömer de bunu anlayanlardanmış, Taberi tarihinde şöyle bir hatıra var; 

" Bir gün Ömer bin Hattab yağmur duasına çıktı ve orada bağışlanma dilemekten başka bir dua etmedi. Geri dönünce; Ey müminlerin emiri, senin Allah'tan yağmur istediğini duymadık dediler. Ömer de onlara şu cevabı verdi; Ben yağmuru göğün kepçeleriyle istedim. Ömer daha sonra da, Nuh suresinin 10. ve 11. ayetlerini okudu." )

12. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, cennetler (bahçeler) ihsan etsin, nehirler (bolluklar) akıtsın,

13. Büyüklüğü O İlah’a niçin yakıştıramıyorsunuz ki,

14. Sizi halden hâle geçirerek o yaratmıştı,

15. Görmüyor musun O İlah yedi kat göğü (yedi bilgeliği) nasıl yarattı?

16. Onların içinde ayı (dini) aydınlık, güneşi (bilimi) parlak kıldı,

( Bu ayetten anlıyoruz ki Ay ve Güneş iki bilgelikten ibarettir. )

17. Ve O İlah sizi yerden bitki yetiştirir gibi yetiştirdi,

( "Nebt": Yerden bitme, yerden çıkma. "Nebat": Her tür bitki. "İnbat": Bitki yetiştirme, tohum ekip filizlendirme. 

Bu ayetin en güzel açıklamasını yine aynı kelimelerle başka bir Kuran ayeti yapıyor. Meryem'in nasıl yetiştirildiğini anlatan Al-i İmran 3/37 ayeti şöyle diyor; " Rabbi Meryem'i memnuniyetle kabul etti ve onu güzel bir çiçek gibi ihtimamla yetiştirmek üzere Zekeriya'yı görevlendirdi." )  

18. Sonra ona (yere) döndürecek ve yine oradan çıkaracak,

19. O İlah yeryüzünü sizin için yayıp genişletti,

20. Dağlar (alimler) arasındaki geniş yollardan bir yol tutturasınız diye,

("Süluk": Bir yola girme, bir yol tutma. "Subul": Sebiller, geniş ve açık yollar. "Ficac": İki dağ arasındaki geniş yol.)

21. Sonra dedi; Rabbim bunlar bana inanmıyorlar da, malına ve çocuklarına güvenirken batıp giden kimselere uyuyorlar,

22. Ve gizlice büyük büyük tuzaklar kuruyorlar,

23. Diyorlar ki; Sakın ilahlarınızı bırakmayın, vedd ve suvaa'yı asla terk etmeyin, yeğus, yeuk ve nesr'i de,

( Bu eski ilah tanımlarını bilmiyorum. Elmalılı Sümerlere kadar uzanan bilgiler veriyorsa da, o da çok emin değil.)

24. Böylece onların çoğunu saptırdılar. Şu halde zalimlerin (nefsine uyanların) sapkınlıklarından başka bir şeylerini arttırma,

25. Onlar kendi suçları yüzünden boğulup ateşe atıldılar. Artık O İlah'tan başka bir yardımcı bulamazlar,

26. Nuh yine demişti ki; Rabbim yeryüzünde bir tane bile kâfir (kalp körü) bırakma,

27. Eğer bırakırsan şüphesiz kullarını saptırır ve ancak azgın kâfirler (kalp körleri) doğururlar,

( Bir hadiste Hz. Muhammet diyor ki; " Her çocuk masum doğar." Bu gerçeği göz önünde tutarak ayetteki yelid (doğum) kelimesini yetiştirme, büyütme olarak çevirmek istemiştim. Ayetteki inceliği fark edince geri döndüm ve doğum sözcüğünü yerli yerine koydum. Her çocuk masum doğar ve doğan her çocuk ilk doğduğu anda gözleri kapalı doğar. Ancak O İlah'ın ve meleklerinin kim olduğunu bilmeyen kafir (kalp körü) anne babalar, çocuklarının gözleri açıldıktan sonra bile onların kalp gözlerini açamaz ve onları dünya yaşamı ve ahiret yaşamı konusunda kör bırakırlar. )

28. Rabbim, bana, anama babama ve iman edip evime giren tüm erkek ve kadınlara bağışlamanı arttır, zalimlerin (nefsine uyanların) ise yalnızca yokluklarını arttır.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder