45 CASİYE (Diz çöküş)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Ha, Mim. ( Bilge, İnsan. )

( Hurufu Mukattaa harfleri hakkında 68 Kalem suresi altında bilgi verilmiştir. )

2. Kitabın indirilişi bilgelerin sevgilisi O İlah'tandır,

3. Şüphesiz gökler (bilgelikler) ve yer (insanlık) iman edenler için ayettir,

4. Kesin bilgi sahibi toplumlar için sizin yaratılışınızda ve yerde yaydığı yürüyen hayvanlarda da ayetler vardır,

("Behim": Dört ayaklı hayvan. "Bakar": Öküz, dana, sığır. "Bedene": Kurbanlık deve. "Cemel": Erkek deve. "İbil": Dişi deve. "Da'n": Yünlü koyun. "Enam": Sığır, deve, koyun türü kurbanlık hayvanlar. "Ganem": Koyun. "Maz": Keçi. "Hayl": Atlar. "Bigal": Katırlar. "Hamir": Eşekler. "Devvab": Yürüyen hayvanlar."Dabbe": Yürüyen hayvan.

Yukarıda Kuran’da geçen bazı hayvan isimleri verdim. Sinek, sivrisinek, kuş, yılan, köpek, maymun, domuz, kurt, aslan, kurbağa, çekirge, arı, karınca gibi başka hayvanlar da geçiyor ama onları vermedim, çünkü bu ayette onlarla işimiz yok. Peki diğerleriyle nasıl bir işimiz var? O hayvanlardan söz eden ayetler incelendiğinde bazı hayvanların kesilip yenildiği, bazı hayvanlara yük yüklenip binildiği, bazı hayvanların ise derisinden faydalanıldığı görülüyor. Ama içlerinde Dabbe denilen yürüyen bir hayvan var ki, ne eti yeniyor, ne derisi giyiliyor, ne de sırtına biniliyor. Bu size bir şeyler söylüyor mu.? )

5. Geceyle (cehaletle) gündüzün (bilginin) yer değiştiren karşıtlığı, O İlah'ın göğün nimetlerinden indirdikleriyle ölü toprağa hayat vermesi ve rüzgarların (bilgece güçlerin) hareketi de, aklını kullanan toplumlar için birer ayettir,

6. İşte sana O İlah’ın ayetlerindeki gerçekleri okuyoruz, artık O İlah’ın ayetleri dururken hangi söze inanacaklar?

7. Yazık yalanlarla günaha girenlere,

8. Onlar O İlah'ın ayetleri okunduğunda işitir de, büyüklük taslayıp sanki duymamış gibi davranır. İşte öylelerine acıklı bir azabı haber ver,

9. Ayetlerimizden duyduğu şeyleri alay konusu ederler, işte onlar içindir alçaltıcı azap,

10. Sonrası cehennemdir, orada kazandıkları fayda etmez ve O İlah'tan başka koruyucuları yoktur. Azabın ağırı onlar içindir,

11. Bunlar (ayetler) doğru yolu gösteriyor ve onlar rablerinin ayetlerine kafir (kalp körü) kesiliyorlar. Cezanın en acıklısı onları bekliyor,

12. O İlah Odur ki, gemilerin (dinlerin, inançların) yüzüp gitmesi ve Onun hazinesinden nasip aramanız için denizi (hayat denizini) hizmetinize verdi, umulur ki teşekkür edersiniz,

("Bahr": Deniz, insan denizi, milletler, dünya hayatı. "Fülk": Gemi, kayık. "Felek": Gök, gök katı, yörünge, yol, hal, ahval. "Cari": Akan, akmakta olan, geçmekte olan. "Cariye": Akıp giden, yol alan, giden, güneş, gemi, kadın köle, kadın hizmetçi. "Cevari": Akanlar, akıp gidenler, kadın köleler. "Fazl": Alimlere yakışır olgunluk, ilim, iman, marifet, üstünlük. "Fazile": Bir insandan başkalarına da aktarılabilen meziyetler, hasletler. "Fazilet": Değer, meziyet, yüksek vasıf, ilim, ilahi hazine. 

Yukarıdaki kelimeleri özellikle verdim. Gördüğünüz gibi kelimeler Sümerlerin anlattığı Nuh tufanından bu yana sürekli anlam kaybına uğramış görünüyorlar. Hatta bu anlam kaymalarının daha Sümerler zamanında başladığını ve Gılgamış destanının bu anlam kaymalarını düzeltmek için anlatılan bir metin olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır. Gılgamış destanını okuduğumuzda Sümerlerin zannettiğimiz kadar ilkel bir toplum olmadıklarını ve insani değerler açısından bizden çok daha ileri bir seviyede olduklarını görüyoruz. Kuran bu anlam kaymalarını dikkate alıyor ve su, deniz, gemi, nehir, ateş, yer, gök gibi kelimeleri zaman zaman halkın anladığı anlamda, zaman zaman da değişen eski anlamıyla kullanıyor. Gılgamış destanını 31 Lokman suresi altında okuyabilirsiniz. )

13. Göklerde ve yerde hizmetinize verilen ne varsa hepsi Onun katındandır, düşünen bir toplum için bunda ayetler vardır,

14. İman edenlere söyle; O İlah'ın, yaptıklarının karşılığını vereceği günleri beklemeyen bir toplumu hoş görsünler,

15. Kim içten olursa kendine, kim de kötü niyet beslerse yine kendinedir, sonunda hepiniz rabbinize döneceksiniz.

16. Şüphesiz İsrail oğullarına kitap, bilgelik dolu hükümler ve peygamberlik vermiş, helalden kazandırıp alemlerin (milletlerin) üzerine çıkarmıştık,

17. Ve onlara emrimizden belgeler vermiştik. Ancak ilim verildikten sonra kıskançlık yüzünden kendi aralarında ayrılığa düştüler. Şüphesiz rabbin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında diriliş günü aralarında hüküm verecektir,

18. Sonra emirden şeriat (yol) üzerine seni getirdik. Şu halde ona uy, kendini bilmezlere değil,

("Şer'i": Hakka ve adalete uygun, yasal, hukuki, meşru. "Şeriat": Hukuk, kanun, yol, yasa. )

19. Şüphesiz onlar sana O İlah’tan faydalı bir şey getiremezler. Şüphesiz zalimler (nefsine uyanlar) birbirlerini korurlar, O İlah ise koruyup korunanları korur,

20. Bu (koruma), insanlar için yol gösteren bir uzak görüş ve kesin bilgi sahibi olan toplumlar için bir merhamettir,

("Basiret": Uzak görüş, anlayış kabiliyeti. "Huden": Hidayet, yol gösterme, ışık tutma. "Yakin": Kesin bilgi. "Rahmet": Merhamet, ilahi yardım. ) 

21. Yoksa kötülük yapanlar dünyada ve ahirette (gelecek kıyamette) iman edip içten olanlarla bir tutulacaklarını mı zannediyorlar, öyleyse ne yanlış bir zan,

22. O İlah gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) kim ne yaparsa onu görsün diye gerçek olarak yaratmıştır ve kimseye haksızlık edilmez,

23. Kendi hevesini ilah edineni görüyor musun, O İlah onu bilgisiz bırakarak sağır ve kör etti. Böylesini O İlah’tan başka kim doğru yola ulaştırabilir, hiç düşünmüyor musunuz?

24. Diyorlar ki; Yaşarız ve geçen zaman bizi öldürüp yok eder, bu dünyadan başka bir yaşam yok. Onların bu konuda bilgisi yok, sadece zanda bulunuyorlar,

25. Ve onlara ayetlerimiz okunup açıklandığında; Doğru söylüyorsanız atalarımızı diriltin de görelim, demekten başka yaptıkları yoktur,

26. De ki; O İlah sizi yaşatır, öldürür ve geleceğinde şüphe olmayan diriliş gününde tekrar toplar. Ne var ki insanların çoğu bunu bilmiyor,

27. Göklerin (bilgeliklerin) ve yerin (insanlığın) sahibi O İlah'tır ve diriliş saati geldiğinde yanlış yolda olanlar hüsrana uğrayacaklar,

28. O gün tüm ümmetleri (toplumları) diz çökmüş görürsün, her ümmet (toplum) kendi kitabına çağrılır ve yaptıklarının karşılığı verilir,

29. İşte bu da bizim gerçeği söyleyen kitabımız ki, yaptıklarınızı ona kaydediyorduk,

30. İman edip içten olanları rableri rahmetine (merhametine, korumasına) almıştır ve büyük kurtuluş işte budur,

31. Kafirlere (kalp körlerine) denir; Gerçekler anlatıldığında büyüklenen siz değil miydiniz, siz suçlu bir toplumsunuz,

32. O İlah’ın vaadi gerçektir, diriliş saatinde şüphe yoktur denildiğinde; Diriliş saati nedir bilmiyoruz, onun bir beklenti olduğunu sanıyoruz ve kesin bilgimiz yok, demiştiniz.

33. O gün yaptıkları kötülükler görünmüş, alay ettikleri şey kendilerini kuşatmıştır,

34. Denir ki; Sizin kavuşma gününü unuttuğunuz gibi, bugün biz de sizi unutacağız. Yeriniz ateştir ve şimdi size yardım edebilecek hiç kimse yok,

35. Siz O İlah'ın ayetlerini hafife almıştınız ve dünya hayatı sizi aldattı. Artık o gün ateşten çıkarılmayacak ve özürleri kabul edilmeyecektir.

36. Şu halde övgüler göklerin (ölümsüz bilgeliklerin) rabbi, yerin (insanlığın) rabbi ve âlemlerin (diğer varlıkların) rabbi O İlah’a mahsus,

37. Göklerde ve yerde büyüklük Ona mahsus, Odur Sevgili Bilge.
                                                                      
***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder