57 HADİD (Katı kurallar)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Göklerde ve yerde olanlar (bilgeler ve insanlar) O İlah’ı dile getirir, Odur bilgelerin sevgilisi,

2. Göklerin ve yerin mülkü (yönetimi) Onundur, hayat verir ve öldürür, Odur her şeye gücü yeten,

3. O ilk olandır ve en sona kalandır, (yüzlerde) görünen ve (kalplerde) gizlenendir, Odur her şeyi bilen,

( O kimdir? Ayetler, ayağa kalkan ilk bilge insanla başlayan ve sonra diğer bilge insanlarla genişleyerek  yükselen bir insanlık zincirinden söz edildiğini gösteriyor. 

Tam bu noktada insanların düşünceleri darmadağın olur ve her biri ayrı bir yöne çekip gider. Kimi Allah der geçer, kimi doğanın güçlerine bağlanıp panteist olur, kimi Allah'ı karanlıklara gömüp deist olur, kimi ise anlamadığı için inkar edip ateist olur. Her nedense insanoğlu kendi içinde taşıdığı O İlah'ı görmek istemiyor. )

4. Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa (geleceğin bilgeliklerine) yönelen Odur. Yere gireni (düşeni) ve ondan çıkanı (yükseleni), gökten ineni (inen bilgeleri) ve oraya çıkanı (yükselen bilgeleri) bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir, O İlah yaptıklarınızı görür,

Altı dönüm arpa tarlası bile altı günde ekilip biçilemez iken, gökleri, yeri ve arasındakileri gerçekten altı günde yaratmak mümkün mü? Dedelerimiz yerle göğün altı günde yaratıldığını bilirlerdi ama bunun bu kadar kısa zamanda nasıl yapıldığını anlatamazlardı. Meğer bizim bildiğimiz altı gün değilmiş, 6 Sümer tanrısının her biri 50 bin yıl süren 6 yaratılış günüymüş. Meğer İbrahim 14/5 ayetinde Musa'nın İsrail oğullarına anlattığı günler bu günlermiş. Daha ayrıntılı bilgiye Fussilet 41/9-12 ayetlerinde ulaşabilirsiniz. )

5. Göklerin (bilgeliklerin) ve yerin (insanlığın) yönetimi Ondadır ve bütün işler O İlah'a döner,

6. Geceyi (cehaleti) gündüze (bilgiye), gündüzü (bilgiyi) geceye (cehalete) çevirir ve niyetlerde saklı olanı bilir,

7. O İlah’a ve elçisine iman edin, paylaşmanız için sizi vekil ettiği şeylerden harcayın. Sizden iman eden ve harcayan kimselere büyük mükâfatlar var,

8. Size ne oldu ki elçinin iman etmeye çağırdığı rabbiniz O İlah’a iman etmiyorsunuz? Oysaki iman ettiğinize dair sizden söz almıştı,

( Kim böyle bir söz verdiğini hatırlıyor? Verilen söz "Kalu bela - Dediler ki evet " olarak da bilinir ve Araf 7/172, Maide 5/7 ve Rad 13/20 ayetinde de geçer. Ayet Adem neslinden gelen imanlı atalarımızın yaratılışını ve onların verdiği sözü hatırlatıyor. Adem'in şaşkınlık verici yaratılışı anlaşıldığında ayet daha kolay anlaşılıyor. )

9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık ayetler indiren Odur. Şüphesiz O İlah merhametiyle size karşı şefkatlidir,

10. Göklerin ve yerin mirası sonunda yine O İlah’a kaldığı halde niçin O İlah yolunda harcamıyorsunuz? Fetihten (O İlah'ın emrinin tecellisinden) önce harcayıp çarpışanlar, fetihten sonra harcayıp çarpışanlardan daha öndedir. O İlah hepsine de güzellikler söz vermiştir ve O İlah yaptıklarınızdan haberdardır,

( Fetih kavramını Mekke'nin fethinden ibaret sayarsak ayeti eksik anlamış oluruz. Çünkü olaylar süreklidir ve O İlah'ın fethi kıyamete kadar sürer gider. ) 

11. Kim O İlah’a bir ödünç verirse karşılığı kat kat fazlasıyla ödenir,

12. O gün iman sahibi kadın ve erkekleri kendi sözleri ve işleriyle aydınlanmış bir yolda, içinde ebedi kalacakları altından nehirler akan bahçelere koşarken görürsün, büyük kurtuluş işte budur,

13. İkiyüzlü kadın ve erkeklerin iman edenlere; Bekleyin, biz de sizin ışığınızda yürüyelim diyecekleri gün onlara; Geriye dönün de ışığı orada arayın, denilir. Ve aralarına, azap çekmedikçe kapısı yardıma kapalı aşılmaz bir keder duvarı çekilir,

14. Acıyla seslenirler; Biz de sizinle birlikte değil miydik? Derler ki; Evet ama siz O İlah'ın emri gelene kadar bekleyip kuruntularla kendi kendinizi aldattınız, kibir sizi O İlah hakkında aldatmıştı ve işte gerçek gelip çattı,

15. O gün kafirlerden (kalp körlerinden) bir şey yapmaları istenmez ve sığınacakları bir yer yoktur. Varacakları yer ateştir, ne kötü bir son,

16. İman edenlerin kalplerinin O İlah’ın zikri (ilmi) ve indirdiği gerçekler ile ürpereceği zaman daha gelmedi mi, sakın sizin sonunuz da daha önceki kitap sahiplerine benzemesin? Onların kalpleri (anlayışları) bir zaman sonra katılaşmış ve çoğu yoldan çıkmıştı,

( Bu uyarı iman ettiğini düşünen Müslümanlara değil mi, bu katılaşma nasıl bir katılaşma? )

17. Bilin ki ölümünden sonra yere hayat veren O İlah'tır. Sizin için ayetlerimizi geçmişte de böyle açıklamıştık, umulur ki akıl yürütürsünüz,

( Şayet yeri kuru toprak, yerin ölümünü de sonbahar-kış mevsimi olarak anlarsanız önce panteizme, sonra deizme, sonra da ateizme doğru savrulur gidersiniz. Çünkü yeryüzündeki canlılık yaz kış süreklidir ve hiç ölmez. Ayet yerin ölümünden değil, yerdeki insanların cehalet ölümünden söz ediyor. )

18. Şüphesiz sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar O İlah'a güzel bir borç vermişlerdir ve verdiklerinin karşılığı kat kat fazlasıyla geri ödenir,

("Sadaka": İhtiyacı olana Allah için verilen mal, para, bilgi gibi şeyler. )

19. O İlah’ın ve elçisinin gerçekliğini bilenler, rableri katında sadık şahitlerdir ve onlara itibar ve ödül var. Ayetlerimizi yalanlayıp inkâr edenlere ise ateş,

20. Bilin ki dünya hayatı mallarınızın ve evlatlarınızın çokluğuyla övündüğünüz süslü bir oyundur. Bu oyun kafirlerin (çiftçilerin) yağmurun yeşerttiği bitkilerle keyiflenmesine benzer ki, sonra kuruyup sapsarı kesilir de çer çöp olur gider. Oysa ölümden sonraki hayatta O İlah’ın hoşnutluğu olduğu gibi cezası da vardır, dünya hayatı geçici bir aldanıştan başka bir şey değildir,

( Kâfir Arapçada örten, gizleyen demek. Müfessirler, tohumu toprakla örtüp gizlediği için çiftçilere de kâfir denildiğini ve kelimenin çiftçi anlamında kullanıldığı tek Kuran ayetinin bu ayet olduğunu söylüyorlar. Tam 300 ayetinde kâfirleri kasteden ve Fetih 48/29 ayetinde çiftçiliği zurra (ziraatçilik) olarak isimlendiren Kuran neden sadece bu ayette çiftçileri kast etsin?


Sorumun cevabını Abdullah bin Mesud'un bu ayetle ilgili bir açıklamasında buldum. Anladım ki, çiftçilik şeytanın Adem'i tanrı olma hayaliyle aldattığı meslektir ve Kuran tarımla uğraşanlara bu tehlikeyi hatırlatmak istiyor. 

21. Ey insanlar rabbinizin hoşnutluğuna, O İlah’a ve resulüne iman edenler için hazırlanan yerle gök arası kadar geniş cennetlere koşuşun. İşte bu O İlah’ın bir lütfudur ki onu dileyene verir, O İlah büyük lütuf sahibidir,

22. Yeryüzünde olan veya başınıza gelen hiçbir aksilik olmaz ki, olmazdan önce kitapta yeri olmasın, şüphesiz bu O İlah’a kolaydır,

( Sebepler dünyasından söz ediliyor. Kazaların, hastalıkların ve diğer aksiliklerin hep bir nedeni vardır ve bilge insanlar bunları tanıyıp engellemeye çalışıyor. Akıl ve tedbir bu nedenle önemli. )

23. Bunu açıklıyoruz ki kaybettiğinize üzülmeyin ve kazandığınızla şımarmayın, çünkü O İlah kendini beğenip övünen kimseleri sevmez,

24. Onlar cimridirler ve insanlara da cimri olmayı tavsiye ederler. Ama kim cimrilik ederse bilsin ki O İlah övülen en büyük zengindir,

25. Şüphesiz biz peygamberleri açık belgelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Ayrıca, insanların yararına olarak sertliği şiddetli demiri (katı kuralları) indirdik ki O İlah görmediği halde kendine ve elçilerine yardım eden kimseleri diğerlerinden ayırsın. Şüphesiz O İlah sevenlerin ve sevilenlerin kuvvetidir,

( "Hadid": Demir, sert, katı. "Aziz": Sevilen, sevgili. "Kaviyy": Kuvvetli, güçlü. 

Demir benzetmesiyle kastedilen katı kurallar ve sert cezalardır. Bu benzetme Enbiya 21/80 ve Sebe 34/10-11 ayetlerinde yumuşatılır ve daha açık olarak anlatılır. )

26. Şüphesiz Nuh’u ve İbrahim’i de biz göndermiş, onların soyundan gelenlere de kitap ve peygamberlik vermiştik. Onlardan bazısı doğru yolu bulmuş, ancak pek çoğu yoldan çıkmıştı,

27. Sonra ardı ardına başka peygamberler, sonra Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Ona uyanların gönlüne şefkat ve merhamet vermiştik. Ama onlardan O İlah'ın rızasına yönelmelerini istediğimiz halde güya bizim için olduğunu söyledikleri bir ruhbanlık uydurdular da ona bile gereği gibi uymadılar. Biz onlardan samimi olanların mükafatını yazdık ama onların da çoğu yoldan çıkmışlardır,

( Neler okuduk bir hatırlayalım? Nuh'tan sonra gelenlerin çoğu yoldan çıkmış, İbrahim'den sonra gelenlerin çoğu yoldan çıkmış, İsa'dan sonra gelenlerin çoğu yoldan çıkmış, ya Muhammet'ten sonra gelenler ne yapmış dersiniz? Siz de kabul edersiniz ki bu konuda İslam dünyası da çok iyi bir görüntü vermiyor. )  

28. Ey iman edenler, O İlah için koruyup korunun ve Onun elçisine iman edin ki O İlah size iki kat yardım etsin ve aydınlığında yürüyeceğiniz bir nur (kalp ışığı) verip sizi bağışlasın. O İlah merhametiyle kusurları örtendir,

29. Kitap sahipleri, değerli hazinelerin O İlah’ın elinde olduğunu ve onu dilediğine verdiğini anlamadıkları sürece O İlah'ın hazinesinden bir şey elde edemezler. Çünkü en büyük hazinelerin sahibi O İlah'tır. 
                                                                      
***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder