81 TEKVİR (Toparlama) 82 İNFİTAR (Çatlama)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Güneş (bilim) toparlandığında,

2. Yıldızlar (peygamberler, vahiyler) silindiğinde,

3. Dağlar (alimler, dinler) kaldırıldığında,

4. Saraylar servetler terk edildiğinde,

5. Vahşiler (saldırganlar) toplandığında,

6. Denizler (insan denizleri, milletler) tasmalandığında,

("Secr": Kızdırmak, doldurmak, inleyerek çağırmak. "Secur": Tandır, ateşte kızdırılan nesne. "Sacur": Köpeğin boynuna takılan tasma. "Tescir": Tandır yakmak, denizi kurutmak, boşaltmak ve doldurmak, ağlayarak çağırmak. 

Ayetin söz ettiği denizler insan denizleridir, yani boynuna tasma takılan toplumlar, kontrol altına alınan milletler. ) 

7. Nefisler yüzleştirildiğinde,

8. Sorulduğunda diri diri gömülen kızlara,

9. Hangi suçu nedeniyle öldürüldüğü,

10. Yayınlandığında siciller,

11. Açıldığında göğün (bilgeliğin) perdeleri,

("Keşt": Soymak, fazlalığı kesip koparmak, açmak, yüzden perdeyi kaldırmak, deriyi yüzmek. ) 

12. Alevlendirildiğinde kızgın ateş,

13. Ve yaklaştırıldığında cennet,

14. Kişi ne getirdiğini anlar,

15. Şu halde yemin etme gidip gelen şeytana (kendi günahını şeytana yükleme),

("Hunus": Geri dönmek, vazgeçmek, sonraya bırakmak, örtülü olmak. "Hannas": Hunus kökünden, geri çekilerek veya büzülerek sinen ve fırsat bulunca geri dönen, sinsi şeytan, şeytani nefis. "Hunnes": Hannas'ın çoğulu, sinsi şeytanlar, nefsin şeytanlıkları. ) 

16. Yolunda (O İlah yolunda) gidip gelerek yolu süpürenlere,

("Cariye": Akan, akıcı, akıp giden."Cevari": Cariyenin çoğulu, akanlar, akıp gidenler. "Kanis": Aynı yolda gidip gelen, süpüren. "Kunnes": Kanis'in çoğulu, süpürenler, aynı yollarda gidip gelenler, gündüzleri kaybolan ve geceleri beliren yıldızlar. 

Hunnes ve Kunnes’in gökteki yıldızlarla ilgisi yok. Yukarıdaki iki ayet insanın hayat akışını tanıtmaya çalışıyor. )

17. Bazen gece kararırken,

18. Ve bazen sabah olurken.

19. Şüphesiz bunlar çok değerli bir elçinin sözüdür,

20. Yüce arş’ın (gelecek bilgeliklerin) sahibinin katında güçlü,

21. Orada sözü dinlenen ve güvenilen.

( Bakara 2/30, Enam 6/165, Fatır 35/39 ve Araf 7/140 ayetlerinde de tekrarlandığı gibi, ayetin söz etiği o güçlü ve güvenilir elçi Cebrail’dir. )

22. Arkadaşınız bir deli değil,

23. Şüphesiz onu ufukta apaçık gördü,

Kuran Cebrail kelimesini Bakara 2/97-98 ve Tahrim 66/4 ayetlerinde üç defa kullandığı halde bu ayette kullanmıyor. Şimdi insanların gözüne gözükmeyen bu büyük meleği tanımak üzere kelimeler dünyasında kısa bir yolculuk yapacağız.

"Gabriel": İbranice Cebrail. "Cibril": Vahiy meleği Cebrail. "Cibr": Az veya çok zorla olgunlaşmak, kemale ermek. "Cibill": Yaratılmak, insanlardan bir grup. "Cibilli": Cibilliyet, yaratılıştan gelen, asıl olan maya, huy, tabiat, tıynet. "Ciba": Toplanmış ve birikmiş su. "Cibve" Toplamak, bir araya getirmek. "Cebir": Zabtetmek, zor kullanmak, kuvvet uygulamak, bir şeyi iyileştirmek, tamir etmek, düzeltmek. "Cebire": Kırık ve çıkığa sarılan destek tahtaları.

Hurufu mukattaa denilen harf ilmine henüz vakıf değiliz ama kelimeleri analiz ettiğimizde şu anlamlar öne çıkıyor; "İnsanlar, toplanmak, olgunluk, tamamlanmak, düzelmek". Bu sonuçlar bana büyüklerimizin bir nasihatini hatırlatıyor; " Eksikliği kendinde, mükemmelliği halkta ara." Bu nasihatin kaynağı Hz.Muhammet'in bir sözüdür; "Nefsini bilen, rabbini bilir."

Her insan kendi içinde tanrıdan bir kıvılcım taşır. Bu kıvılcımın ateşi nedeniyledir ki insan başkalarının üzerine çıkmak ve tanrılaşmak ister, oysaki o kıvılcım bütün insanlarda vardır. İnsanların içinde benlik ateşi denilen şeytani başka bir kıvılcım daha var ki kişi kişi onu görmek istemez. Bu nedenledir ki hep başkalarının kusurunu görür ve kendi kusurlarını görmez. Sonra kişinin içindeki benlik ateşi zamanla büyür ve içinde taşıdığı tanrısallık kıvılcımını söndürür. Böylece insan kendi eksiklerini görmek ve eksiklerini başka insanlardan alacağı hasletlerle tamamlamak şansını kaybeder.

Aradığımız Cebrail, bir insanın dış dünya ile kendi arasında beliren anlayış melekesidir. Meleke olduğu için melektir ve bu nedenle göze görünmez. Aynı anlayışta olanların sayısı arttıkça Cebrail'in kanatlarının sayısı da artar. Böylelikle gücü de artar ve "zor" dediğimiz toplumsal baskı ve ceza oluşur. Hz. Muhammet'in uzak ufuklardaki bir ilimden geri dönüp insana tabi olmasının nedeni budur. Hadis tarihi, Hz. Muhammet'in tabi olduğu o insanların arasında en sık vahiy aldığı ismin Dihye bin Halife el Kelbi olduğunu bildirir. Ancak Cebrail'in belirmesi için mutlaka bir insanın konuşması gerekmiyormuş, bazen hiç aklınıza gelmeyecek bir nesne insan için Cebrail olabiliyormuş; 

" Hz. Peygamber bir gün ashâbına namaz kıldırmaya başlamıştı ki aniden ayakkabılarını çıkarıp sol tarafına attı. Bunu gören cemaat de derhal ayakkabılarını attılar. Peygamber namazı tamamlayınca; - Ayakkabılarınızı niye attınız? diye sordu.
- Seni atarken gördük, bu nedenle biz de attık! cevabını verdiler. Peygamber;
- Cebrâil bana gelip ayakkabılarıma pislik bulaştığını haber verdi onun için attım. Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, ayakkabılarınızda bir pislik görürseniz onu silin, sonra namazınızı kılın." 
)  

24. O gaybı (görülmeyeni, bilinmeyeni) sizden saklamaz,

25. Ve onun sözü kovulmuş şeytanın sözü değildir,

26. Böyleyken aklınız nerelere sapıyor?

27. O alemler (insanlık) için sadece bir hatırlatmadır,

28. Aranızdan doğru yolu dileyenler için,

29. Şu da var ki, alemlerin  rabbi O İlah dilemezse siz dileyemezsiniz.

( Peki neden bazıları için diliyor da, bazıları için dilemiyor? Bazı müfessirler bu dileğin kişinin kendi dileğine bağlı olduğunu söylüyorlarsa da ben o yorumlardan emin değilim. ) 

***

82 İNFİTAR (Çatlama)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Gök (bilgelik) çatladığında,

Çatlama, yarılma hadisesinin başlangıcıdır. Kamer suresinde ayın yarılmasında olduğu gibi, 'iç yüzünün açığa çıkarılması' anlamında kullanılıyor. )

2. Yıldızlar (peygamberler, vahiyler) dağıldığında,

3. Denizler (insan denizleri, milletler) akıtıldığında,

("Bahr": Deniz, insan denizi, milletler. "Tefcir": Yerden su çıkarıp akıtmak, bir yerde biriken suyu su kanalı yapar başka bir yere akıtmak. )

4. Ve kabirler ters yüz edildiğinde,

("Kabr" : Kabir, mezar, merkad, ölünün toprağa gömüldüğü yer. "Kubur": Kabrin çoğulu, kabirler, mezarlar. "Merkad": Yatacak yer, uyku yeri. )

5. Her nefis yaptığı ve sonraya bıraktığı şeyleri anlar,

6. Ey insan, cömert rabbine karşı seni boşluğa düşüren nedir?

("Garr": Boş işler, yanlış işler, aldatan, kuyu kazan. "Kerim": Her şeyin iyisi faydalısı, cömert, müsamahakar.)

7. O ki seni yarattı, düzeltti, dengeye koydu,  

("Halk": Yaratmak, icad, benzeri olmayan bir eser meydana koymak. bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek, insanları adam etmek. "Sevva": Seviyeye getiren, dengeye koyan, düzelten, doğruya götüren. "Adele": Adele kelimesinin kök anlamı konusunda farklı görüşler var. "Adel": Adil, adaletli, doğru.)

8. Dilediği biçimde oluşturdu,

("Suret": Biçim, şekil, dış görünüş, hal, gidiş. "Terkib": Bir kaç şeyi karıştırıp başka bir şey yapmak. )

9. Ama belli ki dini (hesabı) yalanlıyorsunuz,

("Din": Karşılık, bedel, hesap, ceza. "Kella": Hayır, öyle değil, asla. "Bel": Bilakis, belki, bir ihtimal, öyle, dahi, kesinlikle. )

10. Oysa şüphesiz üzerinizde sizi koruyanlar var,

("Hafız": Muhafaza eden, koruyan, saklayan.)

11. Katip misali,

("Kiram": Kerim'in çoğulu; cömertler, eli açık olanlar, ulular, benzetme, kinaye, misal. "Katip": Yazan, yazıcı.)

12. Her yaptığınızı bilen.

13. Şüphesiz iyiler nimetler içinde,

14. Kötüler de ateştedir,

15. Din (hesap) gününde oraya girer,

16. Ve oradan asla çıkamazlar,

17. Din (hesap) günü nedir bilir misin?

18. Evet, bilir misin nedir o din günü?

19. O gün kimsenin kimseye faydası yoktur, işlerin tatil edildiği o günde işler yalnızca O İlah’ın elindedir.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder