51 ZARİYAT ( Esip savuranlar )

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Bak esip savuranlara,

2. Ağır yükü yüklenenlere,

3. Süzülürcesine sürükleyenlere,

4. Ve işleri planlayanlara ki,

( Yukarıdaki cümlelerin sırasıyla Cebrail, Mikail, Azrail ve İsrafil isimli dört büyük meleği, yani dört ölümsüz bilgeliği anlattığı söylenir. ) 

5. Şüphesiz size vadedilen kesinlikle doğrudur,

6. Hesap günü mutlaka gelecektir,

7. Bak göğün (bilgeliklerin) dalgalanmasına (toplumsal gelişmeye) ki,

("Sema": Gök, yukarı, yüksek, üst. "Habk": Bükmek, sıkı bağlamak, sağlam yapmak, güzel dokumak. "Habike": Ustalıkla ve dikkatle dokunmuş yol yol dalgalı desenleri olan güzel kumaş. "Hibak": Sakin esen bir rüzgarın suda veya kumda oluşturduğu ardışık dalgalanma, kıvrılan saçların oluşturduğu lüle, ondülasyon, ardışık virajlı yol. "Hubük": Hibak'ın çoğulu, ard arda gelen birbirine benzer dalgalar, ardışık virajlı yollar.

Ayette yol kelimesi yok, buna rağmen tüm mealler yoldan, gezegenlerin yörüngesinden veya belirsiz bir güzergahtan söz etmek zorunda kalıyor. Bunun nedeni "Hubük" kelimesinin sakladığı belirsizlik olmalıdır. )

8. Şüphesiz söz konusunda farklı görüşlerdesiniz,

9. Oysa döndürülen ondan (sözden) döndürülür,

10. Kahrolsun zanla konuşanlar,

( Biz bu çalışmada elimizden geldiğince zandan uzak durmaya, Kuran'a ve doğru söze kulak vermeye çalıştık. Umarım yanlış anladığımız hususları göklerdeki bilgeliklerden gelen yeni bilgiler doğrultur ve bizim kusurlarımızı örter. )

11. Ne dediğini bilmeyen bir sarhoşluk içindeler,

12. Din (hesap) gününün ne zaman olduğunu soruyorlar,

13. O gün, ateşin üstünde doğruyu yanlışı öğrenecekleri gündür,

14. Tadın kendi saptırmanızı, acele istediğiniz şey işte buydu,

15. Şüphesiz koruyup korunanlar cennetlerde ve pınar başlarında,

16. Rablerinin hediyelerini alırlar. Kuşkusuz onlar öncesinde rablerini görür gibi olurlardı,

17. Geceleri pek az uyurlar,

18. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi,

19. Mallarında isteyenler ve isteyemeyenler için bir pay vardı,

20. Kesin bir bilgiyle bilenler için yeryüzünde ayetler vardır,

21. Ve kendi nefislerinizde de, kalp gözünüz hala görmüyor mu?

("Basiret": Derin anlayış, uzak görüş, kalp gözü ile görmek. 

Hz. Muhammet'in çok meşhur bir sözü vardır; " Nefsini bilen, rabbini bilir."

Kendi nefsinize yüce bir şey görmek ümidiyle bakıyorsanız muhtemelen o büyüklenen şeytandır ve sizi aldatıyordur. Nefsinize baktığınızda içinizdeki hayvanı görebiliyorsanız o zaman doğru yoldasınız demektir, sizi yaratanların ve geliştirenlerin inandığı tek Allah'ı daha kolay görürsünüz. )

22. Geçiminiz de, size vadedilen diğer şeyler  de (diriliş, cennet, cehennem) göklerdedir (bilgeliklerdedir),

23. Şu halde bak göğün ve yerin rabbine! Şüphesiz O, sizi konuşturan şeylerin benzeri bir gerçektir,

("Hak": Gerçek. "Misil": Benzer, eş, tıpkısı. "İntak": Söylemeye kabiliyeti olmayanı söyletmek, onun adına konuşmak, dile getirmek, söyletilmek. "Mantık": Konuşturan, söyleten, doğru düşünmeyi ve sorgulamayı öğreten ilim. 

Beni konuşturan şeyleri aradığımda öncelikle anamı babamı, sonra da toplumu ve öğretmenlerimi görüyorum. Demek ki Allah'ın gerçekliğini de bu zincirin içinde aramalıyım. Demek ki İhlas 112/2 ayetinde gördüklerim doğruymuş. )

24. İbrahim’in ikram edilen misafirlerinin haberi sana geldi mi?

25. Yanına girdiklerinde selam dediler, selam dedi inkar edilen topluluğa,

("Münker": Günahkar, inkar edilen, istenmeyen. "Kavim": Aralarında dil ve kültür birliği bulunan insan topluluğu. 

Kuran İbrahim'in misafirleri için "inkar edilen, istenmeyen" tabirini kullanıyor ve bunun nedenini Kamer 54 /37 ayetinde açıklıyor. )

26. Sonra hissettirmeden ailesine gidip semiz bir buzağı getirdi,

27. Onu onlara yaklaştırdı ve dedi; Yemez misiniz?

28. Sonra onlardan bir korku duydu. Korkma, dediler ve onu alim bir gulam (tanrı kölesi) ile müjdelediler,

29. Karısı bu haberi ellerini yüzüne vurarak karşıladı ve haykırarak dedi; Adaklı kısır bir kadına mı?

( Yukarıdaki iki ayet Al-i İmran 3/40, İbrahim 14/39 ve Meryem 19/7 ayetleriyle benzerdir. )

30. Dediler; Rabbin böyle dedi, şüphesiz O bilgelerin bilgesidir,

31. Dedi; Şu halde yapmak istediğiniz nedir ey gönderilenler?

32. Dediler; Biz suçlu bir topluluğa gönderildik,

33. Onların üzerine çamurdan taşlar (beddualar) göndermemiz için,

( Çamurdan taşlar, kötü işlerin doğurduğu günahlar ve beddualardır. )

34. Haddini aşanlar için rabbinin katında işaretli taşlar,

( Yukarıdaki iki ayet, Hud 11/82, Hicr 15/74 ve Fil 105/4 ayetleriyle benzerdir ve orada daha geniş bilgi bulabilirsiniz. )

35. Bunun üzerine oradaki iman sahiplerini çekip çıkardık,

36. Zaten bir ev halkından başka teslim olan yoktu,

37. Ve azaptan korkanlar için orada bir ayet bıraktık.

( Bu ayet Araf 7/163 veya Hud 11/81 ayeti olabilir. )

38. Ve Musa’da da, onu açık kanıtlarla firavuna göndermiştik de,

39. Yandaşlarıyla birlikte yüz çevirip dedi; Ya bir filozof ya da bir deli,

40. Böylece onu ve ordusunu yakalayıp ayıplanmışları attığımız Yemm'e (ölüm denizine) attık.

( Yemm, eski sözlüklerde deniz veya Nil nehrinin eski bir ismi olarak veriliyor. Sümer Gılgamış Destanında ise ölüm suyu, ölüm denizi, yani bolluk içindeki maddi dünya hayatı anlamında kullanılıyor. )

41. Ad kavmine de köklerini kurutan bir rüzgar (iç karışıklık) göndermiştik,

42. Geçtiği yerde bir şey bırakmayıp yerle bir eden,

43. Ve Semud kavmine de. Onlara; Bir süre geçinip gidin, denmişti,

44. Ancak rablerinin emrine karşı gelince göz göre göre saika (hayat sarhoşluğu) onları yakaladı,

45. Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı,

46. Daha öncesinde Nuh kavmi de, hepsi de yoldan çıkmış toplumlardı.

47. Göğü (bilgeliği) ellerimizle kuran ve yükselten biziz,

( Ben gökleri hep cenneti saklayan güzel bir şey olarak düşünürdüm, ama galiba iş düşündüğüm gibi değil. Bu gökler sadece cenneti değil, cehennemi de yaklaştıran başka bir yükseklik. Gökleri kuran o ellerin sahibini Fussilet 41/9-12 ve İhlas 112/2 ayetlerinde görebilirsiniz. )

48. Yeryüzünü de biz süsledik, bak ne güzel süslemişiz,

49. Ve her şeyi zıddıyla yarattık, umulur ki düşünürsünüz,

50. Şu halde O İlah’a kaçın, şüphesiz ben size Ondan açık bir uyarıcıyım,

51. O İlah’tan başka bir ilah edinmeyin, şüphesiz ben size Ondan açık bir uyarıcıyım,

52. Onlara böyle söyleyen hangi elçi geldiyse; O bir filozof veya delidir, dediler,

53. Yoksa bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar haddini aşan bir topluluktur,

54. Artık onları bırak, daha fazlasından sorumlu değilsin,

55. Sadece zikri (Allah ilmini) hatırlat, ola ki bu zikir (Allah ilmi) iman sahiplerine fayda verir,

56. Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım,

57. Onlardan beni doyurmalarını istemedim, rızık (ihtiyaç) olarak başka bir şey de istemedim.   

58. Şüphesiz her ihtiyacı görüp veren en sağlam kuvvet O İlah'tır,

59. Bu zalimlerin sonu da geçmişteki benzerleri gibi olacak, ama acele etmesinler,

60. Vadedilen günler geldiğinde, vay haline kâfirlerin (kalp körlerinin).
                                                                      
***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder