1 FATİHA (Giriş)

1. Bi ism’i allah el rahman el rahim (insanla görünen O İlah adına),

("Bi": İle, ..e, ..a. "İsm": İsim, ad, nam, bir nesne ya da kavramı diğerlerinden ayırıp akla getirmek için kullanılan söz veya kelime. "Allah": Al İlah. “Al”: Arapçada; Belirleme edatı, O, bilinen, tanınan, malum. İbranicede; En yukarıdaki, en yüksekteki, en tepedeki. "İlah": Sevilen, sıcaklık duyulan, Tanrı, Allah. "Rahm": Hısımlık, akrabalık, yakınlık, acıma, koruma, şefkat, kök, köprü, bağ, ilgi. "Rahman": Geçmişte kalan kayıp bağlar, sebepler ve ilgiler. "Rahim": Gelecekte kurulacak bağlar, sebepler ve ilgiler.

Allah kelimesi İslam dininde Esma'ül Hüsna (güzel isimler) olarak bilinen 99 isimden biridir. Kuran tarafından özellikle öne çıkarılıp özelleştirilmesinin nedeni, içerdiği anlamın diğer isimleri kapsıyor olmasındandır. Bu çeviride kelimelerin kök anlamlarına istinaden besmeleyi " insanla görünen Allah", Allah kelimesini ise "O İlah" olarak çevirdik. Bunu yapmamızın nedeni, Allah kelimesinin sakladığı özel anlama yakınlaşma isteğidir.    


Dil bilimciler, "akrabalıktan gelen acıma" anlamı taşıyan Rahman ve Rahim kelimelerinin Arapça kökenli olmadığını söylerler. Kelimelerin türetildiği "Rhm" kökü, İbranilerden Sümere, antik Mısırdan Hint yarımadasına kadar çok eski bir geçmişi ve çok geniş bir coğrafyayı etkilemiş görünüyor.

Eski müfessirler bu kelimeleri şöyle tarif ederler; " Rahman, mümin kafir demeden bütün yarattıklarına merhamet edendir, Rahim ise ahirette sadece müminlere merhamet edendir. Rahman geçmişe, Rahim ise geleceğe dönük bir anlam taşır."

Bu sözler daha anlaşılır biçimde şöyle ifade edilebilir; Rahman Allah'ın geçmişteki varlığını, Rahim ise bugün ve gelecekteki varlığını anlatır. Allah'ın geçmiş ile gelecek arasında kurduğu köprü ise kendisine halife ettiği insanlıktır. )


2. Yüceltilme, insanlığı yaratıp yaşatan O İlah'a mahsus,

("Hamd": Övgü, yüceltme. "Li": İçin. "Allah": Al İlah, O İlah, herkesin bildiği malum ilah. "Rab": Çoban, besleyen, yetiştiren, geliştiren, yöneten, sahip olan, elinde tutan. "Âlem": İnsanlık, milletler.


Müfessirler Alem sözcüğünü genellikle evreni de içine alan geniş bir çerçevede ele alırlar. Bunun nedeni, "Güneşi ve Ayı da biz yaratıp hizmetinize verdik." diyen Kuran ayetleridir. Ancak Kuran'ın ilerleyen bölümlerinde bu yaratılışın maddi bir yaratılış değil, bir "tanıma / tanımlama" yaratılışı olduğunu göreceğiz. Bu nedenle Alem kelimesini insanın kontrol altına alabildiği varlıklarla sınırlı tutmayı daha doğru buluyoruz, en azından şimdilik. Bilmediğimiz şeylerden söz edersek evrenin bilmediğimiz karanlıklarında kaybolur gideriz. )   

3. O Rahmandır (geçmişte kalandır), O Rahimdir (gelecekte olandır),

4. Din (hesap) gününün sahibidir.


( Bu ayet genellikle kıyamet günü olarak anlaşılır. Ancak biraz düşündüğünüzde bu hesabın dünya yaşamı için de geçerli olduğunu görürsünüz. Örneğin, üşütmenin karşılığı hastalanmak, çalışmanın karşılığı kazanmak, hırsızlığın karşılığı cezalandırılmaktır. ) 

5. Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz,

6. Bize güvenli yolu göster,

("Sebil": Düz ve geniş ana yol, Allah rızası için su dağıtılan yer. "Tarik": Yol, tarz, usül, vasıta, bir amaca ulaşmak için yapılması gereken şeyler. "Sırat": Etrafı sınırlanmış geniş işlek yol. "Sıratı müstakim": Güvenli yol, yasaklarla ve tavsiyelerle sınırlanmış güvenli bölge. 

Sırat-ı müstakim'i doğru yol olarak çevirmek çok doğru değil, çünkü dünyada herkesin kendine göre bir doğrusu var. Ama güvenli yol öyle değil, güvenli yol dirilişi ve ölümsüz gelecek hayatı da içine alıyor. )

7. Sevdiğin kimselerin yolunu, sevmediğin şaşkınların yolunu değil.

(“Nimet”: Yiyecekler, içecekler, iyilikler. “Gayr”: Başka, diğer. “Gadap”: Hiddet, öfke, nefret, kızgınlık, dargınlık. “Magdub”: Kızgınlık duyulan, nefret edilen, sevilmeyen. “Dall”: Yanlışa sapmak, azgınlaşmak, azdırmak, şaşırmak. ) 

***


Bu sure hakkında konuşulması gereken birkaç şey daha var,

Alak, Kalem, Müzzemmil ve Müddessir surelerinden sonra indirilen beşinci sure olmasına rağmen, Hz. Muhammet tarafından yapılan sıralamada Kuran'ın en başına konulmuştur. Bunun nedeni bu sureyi çok önemsemesi, her namazın her rekâtında okuması ve okunmasını şart koşmasıdır.

Hz. Muhammet'in bu sureyi neden bu kadar önemsediği ilk bakışta anlaşılmaz, hatta anlamak için okuyanlara anlamsız bile gelebilir. Çünkü anlamı bilinmeyen dört kelimeyle başlamakta, sonra çok basit dört yakarışla bitmektedir. Bunun nedenini anlamaya çalıştığınızda, Rahman ve Rahim'i acıma duygusuyla ifade etmeye çalışan Müslümanların acımasız kâfir düşmanlığıyla karşılaşıp başka bir şaşkınlığa düşersiniz. Diğer taraftan Hz. Muhammet sureyi bizzat Allah'ın önemsediğini ve şöyle buyurduğunu söyler; " Ben Fatiha'yı kulumla aramda taksim ettim. İlk yarısında kulum beni hatırlayıp yüceltir, ikinci yarısında kuluma istediği verilir."

Özetlersek, sure özellikle namaz ibadeti için indirilmiş bir metindir. Namaz kılan iman sahipleri son dört ayetteki yakarışlarıyla ilk üç ayetteki Allah, Rahman, Rahim isimlerini ve hesap gününü anlamaya davet edilirler. Bu davet kutsadığımız Besmele'yedir. 

Surenin başındaki besmelenin sureye dahil olup olmadığı İslam tarihinde tartışma konusudur. Şafii ve Hanbeli mezhepleri hadislere dayanarak besmeleyi Kuran'dan bir ayet sayar. Maliki mezhebi, Neml 27/30 ayetindeki besmeleden başkasını Kuran'dan saymaz, Kuran'a yazmaz ve namazlarda okumaz. Hanefi mezhebi ise diğer üç mezhebi barıştırmak ister gibi orta bir yol tutmuştur, namazın ilk rekâtında gizli okur, diğer rekâtlarında okumaz.

Surenin yedi ayet olması, yedi göğü (yedi bilgeliği) çağrıştırır. Her ayet başka bir bilgelik katından gönderilmiş gibidir. Eğer bu doğruysa 1. Besmele ayeti en üstteki 7. bilgelikten, 7. ayet ise en alttaki 1. bilgelikten gönderilmiş olmalıdır. Bu suredeki dört kelimeyi (Allah, Rahman, Rahim, Kıyamet) anlayanlar, tüm Kuran'ı okuyup anlamış gibi olurlar. Bunun içindir ki bu sure Kuran'ın anası sayılır.

Tercümeye ilk başladığımda, surenin üçüncü ayetinin zaten besmele olduğunu düşünerek Malikilerin yolunu izlemiş ve besmeleyi başa çekerek son ayeti ikiye ayırmıştım. Ancak göklerin 7 bilgelikle ilgisini anladıktan sonradır ki, diğerlerinden daha uzun olan son ayetin bir bütün olduğunu anladım. Çünkü şaşkınlar bu derinliği bilemez, göklerin bilgesi olamaz ve ayet gönderemezlerdi.  İşte bu nedenle geri döndüm ve besmeleyi sureye dahil ettim.  

***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder