14 İBRAHİM (Merhametin babası)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Elif, Lam, Ra. ( Doğru, Eğri, Bilgi. ) Sana kitabı rablerinin izniyle insanları karanlıklardan nura (Allah ilminin ışığına) çıkarman ve Övülen Sevgilinin yoluna iletmen için indirdik,

("Aziz": Seven, sevilen, sevgili, Allah'ın isimlerinden biri. "Hamid": Övülen, yüceltilen, Allah'ın isimlerinden biri. 

Hurufu Mukattaa harfleri hakkında 68 Kalem suresi altında bilgi verilmiştir. )

2. O İlah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur, kafir (kalp körü) olduğu için şiddetli azaba düşecek olanların vay haline,

3. Dünya hayatını ölümden sonraki hayata tercih eden, O İlah’ın yoluna engel olmaya çalışan veya onu çarpıtmak isteyenler var ya, işte onlar çok derin bir yanlışın içindeler,

4. Biz elçileri açıkça anlatabilsinler diye hep kavimlerinin diliyle gönderdik. Artık O İlah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir, Odur Sevilen Bilge,

("Aziz": Seven, sevilen, sevgili, Allah'ın isimlerinden biri. "Hakim": Herkesin bilmediğini bilen, bilge, Allah'ın isimlerinden biri. )

5. Şüphesiz Musa'yı kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarması ve O İlah’ın günlerini (yaratılışın altı gününü ve kıyamet gününü) hatırlatması için göndermiştik. Şüphesiz bunlarda sabırla çalışan ve teşekkür eden herkes için ayetler vardır,

( Yaratılışın altı günü için Fussilet 41/9-12 ayetlerine bakınız. )

6. Musa kavmine demişti ki; O İlah'ın size olan nimetini hatırlayın ki, sizi firavun milletinden kurtardığında onlar sizi azabın en kötüsüne (cehennem azabına) sürüklüyorlar ve kızlarınıza hayat verip oğullarınızı boğazlıyorlardı. İşte bunlar rabbinizden büyük bir belaydı,

( Firavunun eğitim sistemini konu alan bu büyük bela hakkında Bakara 2/49 ve Araf 7/141 ayetlerinde bilgi verilmiştir. ) 

7. Ve rabbiniz duyurmuştu ki; Teşekkür ederseniz arttırırım, ama kafirlik (kalp körlüğü) ederseniz azabım şiddetlidir,

8. Musa yine dedi; Sadece siz değil, yeryüzünde olanların hepsi kafirlik (kalp körlüğü) etse bile, şüphesiz O İlah sürekli yücelen ve yüceltilmeye ihtiyacı olmayandır,

("Gani": Zengin, ihtiyaç duymayan, muhtaç olmayan, Allah'ın isimlerinden biri. "Hamid": Övülen, yüceltilen, Allah'ın isimlerinden biri. )

9. Sizden önce Nuh, Ad, Semud ve O İlah'tan başka kimsenin bilmediği kavimlerin haberini duymadınız mı? Elçileri kendilerine deliller getirdiğinde susturup demişlerdi ki; Gönderildiğiniz şeylere kafiriz (kalp körüyüz) ve bizi davet ettiğin şeylerden şüphemiz var,

10. Elçileri dedi; Gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) yaratan O İlah’tan mı şüphe ediyorsunuz? O sizin kötülüklerinizi bağışlamak istiyor ve bunun için bir fırsat veriyor. Onlar dediler; Siz de bizim gibi bir beşer olduğunuz halde bizi atalarımızın dininden vazgeçirmek istiyorsunuz. Öyleyse daha açık bir kanıt getirin,

11. Elçileri dedi ki; Evet biz de sizin gibi bir beşeriz, fakat O İlah kullarından dilediğine teşekkür ettirir ve O İlah izin vermediği sürece bizim size kanıt getirmemiz mümkün değildir. Şu halde iman sahipleri O İlah'ı vekil etsinler,

("Beşer": İnsan derisi, insanın dış görünüşü. "Minnet": İyiliğe karşı duyulan teşekkür hissi. )

12. Bize doğru yolu gösterdikten sonra neden O İlah’ı vekil etmeyelim ki? Bize yaptığınız eziyetlere elbette katlanacağız, artık vekil arayanlar da O İlah’ı vekil etsinler,

13. Kâfirler (kalp körleri) elçilerine dediler; Ya bizim dinimize dönersiniz, ya da sizi bu topraklardan sürüp atarız. Bunun üzerine rableri onlara şöyle vahyetti; Zalimleri (nefsine uyanları) yıkıp bitireceğiz,

("Helak": Yıkılma, bitme, mahvolma, hırs, ihtiras, azap, korku. )

14. Sonra o topraklarda sizi yerleştireceğiz. İşte bu makamımdan ve vaadimden korkanlar içindir,

15. Hep üstün gelmek isterler ama sonunda her inatçı zorba kaybeder,

16. Sonrası cehennemdir ve irinli sular içirilir,

("Cehennem": Cennetin zıddı, dirilişten sonraki ölümsüz hayatta ceza çekilen yer. "Cahim": Alevli ateş, ateşten beter yakıcı pişmanlık. "Sadid": Yaradan akan sarı su, irinli su.  

İrinli su, din dilinde sık karşılaştığımız ve teşbih dediğimiz benzetme sanatıdır. Yara olmayan yerden irin akar mı? Ve yine herkes bilir ki en derin yara dil yarasıdır. Eğer birisini rencide edici, aşağılayıcı, iğneleyici sözlerle yaralarsanız, siz de aynı türden cevaplar alırsınız. İşte bu aldığınız cevaplar, açtığınız yaradan akan irin, ayetin söz ettiği irindir. İsra 17/53 ve Hac 22/24 ayetleri bu nedenle güzel sözlerle konuşmayı tavsiye eder. Bu benzetme aşağıdaki 24 ve 25. ayetlerde ağaç ve diken örneğiyle bir kez daha vurgulanır ve kötü işlerin kötü sonuçlar doğurduğu anlatılmak istenir. )


17. Yutkunurlar, fakat boğazlarından geçmez. Dört bir yandan ölüm gelir, ama ölemezler de. Sonra azapları giderek artar,

( Ölemezler, çünkü Kuran'ın ölümü nefsi öldürerek O İlah'a kavuşmak ve Onu görmek demektir. Onu görmek istemeyenler sonsuza kadar dünya cehenneminde yaşarlar. Her öldüklerinde yeni derilerle diriltilip yeniden yaşatılırlar ve bir türlü dünya cehenneminden çıkamazlar. Ta ki, O İlahı tanıyıncaya ve hesabı ödeyinceye kadar. )

18. Rabbine kafir (kalp körü) olanların işi, fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu küle benzer, yaptıklarından hiçbir kâr elde edemezler. Gerçek yanılgı işte budur,

19. O İlah’ın gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) gerçek olarak yarattığını görmüyor musun? Dilerse sizi yok edip yerinize başka bir toplum getirir,

20. Ne var ki bu O İlah için sevimli değildir,

21. Diriliş günü herkes O İlah’ın huzuruna çıkacak ve sıradan insanlar toplumun önde gelenlerine şöyle diyecek; Biz dünyada size tabi olmuştuk, şimdi bu sıkıntıyı üzerimizden kaldırabilir misiniz? Onlar diyecekler; O İlah bize doğru yolu gösterseydi biz de size doğru yolu gösterirdik, şimdi sızlansak da sabretsek de birdir, artık bizim için kaçacak bir yer yok,

22. İş bittiğinde şeytan dedi; Şüphesiz O İlah vaat ettiğini tuttu, bense vaat ettiğimden döndüm. Ama sizi zorlamadım. Sadece çağırdım, siz de koşup geldiniz. Şu halde beni değil, kendinizi ayıplayın. Şimdi ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni. Zaten beni Onunla bir tutmanıza önceden de karşıydım. Şüphesiz zalimler (nefsine uyanlar) için acıklı bir azap var,

23. İman edip içten olanlar, rablerinin izniyle içinde her şeyin su gibi aktığı ebedi cennetlerde yaşayacaklar. Artık orada duaları selamlaşmaktan ibaret,

24. Görmedin mi O İlah doğru ve güzel söze nasıl misal verdi? Kökü sağlam ve dalları gökte olan doğru bir ağaca benzer,

("Asl": Esas, asıl, temel, kök, gerçek, doğru. "Sabit": Doğruluğu ispat edilmiş olan, duran, yerinde durup hareket etmeyen, yerinden oynamayan, yer değiştirmeyen, değişmeyen, hep aynı kalan, önceden ayarlanmış, gerçekliği tespit edilmiş, kanıtlanmış olan.

Şimdi yakından uzağa doğru geçmiş kitaplara gidiyor ve Kuran'ın duymamızı istediği eski ağaç misallerine kulak veriyoruz; 

" Sahte peygamberlerden sakının! Onlar size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır. Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. Dikenli bitkilerden üzüm, deve dikenlerinden incir toplanabilir mi? Bunun gibi, her iyi ağaç iyi meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir. İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve veremez. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır. Matta 7: 15-19"

" İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve vermez. Her ağaç meyvesinden tanınır. Dikenli bitkilerden incir, çalılardan üzüm toplanmaz. İyi insan yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. İnsanın ağzı, yüreğinden taşanı söyler. Luka 6:43-45"

" İsa körün elinden tutarak onu köyün dışına çıkardı. Gözlerine tükürüp ellerini üzerine koydu ve; Bir şey görüyor musun? diye sordu. Adam başını kaldırıp; İnsanlar görüyorum, dedi; Ağaçlara benziyorlar, ama yürüyorlar. Markos 8: 23-24"


" Çölü sedir, akasya, Mersin ve iğde ağaçlarına kavuşturacağım. Bozkıra çam, köknar ve selviyi bir arada dikeceğim. Öyle ki, insanlar görüp bilsinler, hep birlikte düşünüp anlasınlar ki, Bütün bunları RAB'bin eli yapmış, İsrail'in Kutsalı yaratmıştır."Yşa. 41: 19-20

"Lübnan'ın görkemi olan çam, köknar ve selvi ağaçları, Tapınağımı süslemek için hep birlikte sana taşınacak. Ayak bastığım yeri görkemli kılacağım. Yşa. 60: 13"

" Kapı'yla konuşuyordu Enkidu, 
Bir insanla konuşur gibi,
Ey Kapı, sen ki ulu ağaçtan yapıldın,
Belleğin yok, bilinç yok sende,
Bulacağım diye keresteni yirmi bari yol yürüdüm de,
Eriştim sedirlerin en yükseğine!
Bir eşi daha yok senin kerestenin. Gılgamış Destanından bir bölüm"


" Tanrı Enki, Tammuz’un babasıdır, yer altı sularının ve kaynakların tanrısıdır. Zaten Tammuz ilk olarak bu Dilmun ülkesindeki haliyle tasvir edilmiştir, Tammuz için metinlerde şöyle denir: “Bir yığın Haşur Ormanlarının arasında sen pırıl pırıl parlayan bir selvi ağacıydın ve senin bulunduğun yere sadece güneş gelebilirdi”. Bu nedenledir ki, Sümer tapınaklarında bunun sembolü olarak selvi ağacı dikilirdi. Tammuz, Sular Tanrısı Enki’nin oğlu olduğu için, tapınaklarda aynı zamanda havuz, su kuyusu veya çeşme de olurdu. Bugün mezarlıklarda selvi ağaçlarının olmasının nedeni, selvi ağacının ebedi hayatı simgelemesidir, çünkü Tammuz gerçek anlamda hiçbir zaman ölmez. Gönül Tekin/Sümer")

25. Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. O İlah bu misalleri insanlar öğüt alsınlar diye getirir,

26. Kötü sözün misali ise, kökünden sökülmüş ve dikilse bile tutmayacak dikene benzer,

27. O İlah verdiği sözde duran iman sahiplerini hem dünyada hem ahirette (gelecek dünyada) sağlam tutar, zalimleri (nefsine uyanları) ise saptırır. O İlah dilediğini yapandır,

28. O İlah’ın nimetine kafir (kalp körü) olanları ve toplumlarını yokluk yurduna sürükleyenleri görmüyor musun?

29. Cehenneme girecekler, ne kötü bir durak,

30. O İlah’ın yolunu saptırmak için Ona ortaklar uydurdular, de ki; İstediğinizi yapın, dönüşünüz ateşedir,

31. İman eden kullarıma söyle; Namazı (duayı) yükseltsinler, malın ve iltimasın para etmediği o gün gelmeden önce verdiklerimizden gizli veya açık harcasınlar,

32. O İlah ki gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) yaratıp gökten su (hayat veren yardımlar) indirdi. Onunla türlü meyveler çıkardı, denizde (hayat denizinde) akıp giden gemileri (dinleri, inançları) emrinize verdi, sizin için nehirler (bolluklar) akıttı,

33. Düzenli seyreden güneşi (bilimi) ve ayı (dini) emrine aldı, geceyi (cehaleti) ve gündüzü (ilmi) emrinize verdi,

34. İhtiyacınız olan her şeyi verdi, sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan zalim (nefsine uyan) bir kafir (kalp körü),

35. İbrahim şöyle demişti; Rabbim bu toprakları emniyete al, beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak et,

36. Rabbim, şüphesiz onlar insanlardan birçoğunu yanılttılar. Artık bana uyan bendendir. Eğer bana karşı gelirlerse, şüphesiz sen merhametinle kusurları örtensin,

37. Rabbim, zürriyetimden bazısını namazı (duayı) yükseltsinler diye senin haram evinin yanındaki bu çorak vadiye yerleştirdim. Rabbim, artık sen insanların gönlünü onlara ısındır ve ürünlerinle onları besle. Umulur ki kıymetini bilirler,

( Kabe'nin inşa sürecinin başlangıcını ve Kureyş kabilesinin atalarının Mekke'ye ilk gelişlerini izliyoruz. )

38. Rabbimiz, şüphesiz ki sen gizlediğimizi de söylediğimizi de bilirsin. Çünkü ne yerde, ne de gökte hiçbir şey O İlah’a gizli kalmaz,

39. Övgüler olsun O İlah'a ki, din ulusu olmama rağmen bana İsmail’i ve İshak’ı bahşetti, şüphesiz benim rabbim duaları işitendir,

( İlk oğul kurbanı gibi, eski dinlerin başka bir kuralı da erkek veya kadın din görevlilerinin çocuk sahibi olmalarının yasaklanmış olmasıydı. Dinler tarihinde hadımlık, kısırlık şeklinde gördüğümüz bu uygulamalar Hz. İbrahim ile kaldırılmış olsa da, bazı dinlerde din görevlilerinin evlilik yasağı biçiminde hala yaşatılmaktadır. )

40. Rabbim, beni ve arkamdan gelenleri namazı (duayı) yükseltenlerden eyle, rabbimiz duamı kabul et,

41. Rabbimiz, hesap günü beni, anamı babamı ve bütün iman edenleri bağışla.

42. O İlah’ı zalimlerden (nefsine uyanlardan) habersiz sanma, sadece gözlerin korkudan fırladığı o güne erteledi,

43. Bugün her şeyden habersiz başını dikip kendi bildiğine koşanları,

44. Zalimlerin (nefsine uyanların) azabı gördüklerinde, rabbimiz bize bir fırsat daha ver de senin ve elçilerinin davetine uyalım, diyecekleri gün hakkında insanları uyar. Siz değil miydiniz tekrar hayata gelmeyeceğinize yemin eden,

45. Oysaki sizi kendine yazık ederek gelip geçenlerin toprağına oturttuk ve onlara ait türlü misaller verdik,

46. Onlar gizlice tuzak kurmuşlardı, ama o kurdukları tuzak O İlah katındadır. Dağları (dinleri, imanları) dağıtacak olsa bile,

47. O İlah ve elçilerinin yalancı çıkacaklarını zannetme, şüphesiz O İlah İntikam alan Sevgili,

("Aziz": Seven, sevilen, sevgili, Allah'ın isimlerinden biri. "Müntakim": İntikam alan, karşılığını ödeten, Allah'ın isimlerinden biri. )

48. O gün yer (insanlar) başka bir yere (insanlara) ve gök (bilgelikler) başka bir göğe (bilgeliklere) döndürülür ve onlar karşı konulmaz tek güç olan O İlah’a çıkarlar,

( Okuduğumuz kıyamet sahnesidir ve gördüğünüz gibi yer gök parçalanıp yok olmuş değildir. Sadece yerdeki insanlar ve gökteki bilgeler değişmiştir. )

49. İşlerin tatil edildiği o gün suçluları kelepçelerle birbirine bağlanmış görürsün,

50. Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş basmıştır,

51. Bunlar, O İlah her nefse yaptığının karşılığını versin diyedir, şüphesiz O İlah Hesabı çabuk görendir,

("Hasib": Hesap tutan, hesap soran, Allah'ın isimlerinden biri. )

52. Bu insanlar için bir bilgilendirmedir. Derin akıl sahipleri düşünsünler de, Onun tek ilah olduğunu bilsinler.
                                                                      
***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder