50 KAF ( Diriliş )

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Kaf. ( Diriliş. ) Bak değerli okumalara,

( Hurufu Mukattaa harfleri hakkında 68 Kalem suresi altında bilgi verilmiştir. )

2. Kafirler (kalp körleri) içlerinden birinin uyarmasına şaştılar da şöyle dediler; Bu olacak şey değil,

3. Ölüp toprak olduktan sonra öyle mi, bu dönüş uzak bir hayal?

( Gerçekten inanılması güç uzak bir hayal ve biz bu çalışmayla bu uzak hayalden söz edenleri anlamaya çalışıyoruz. )

4. Yerin (dünyanın) onlardan ne eksilttiğini başından bu yana biliriz, katımızdaki kitapta saklıdır,

("Arz": Yeryüzü, yer, dünya, aşağı. "Nakıs": Noksan, eksik, tamam olamayan. "İnkas": Eksiltme, eksiltilme. "Hafız": Muhafaza eden, saklayıp koruyan. 

Nedir bizden eksilen şey? Bizden eksileni eksilten şey nedir? Eksilmeyen ve sürekli tam olan var mı? Varsa O nedir.? Sorular çok, cevaplar az. )

5. Fakat onlar kendilerine gelen gerçeği yalanlıyorlar da bu nedenle karışık düşünceler içindeler,

6. Üstlerindeki göklere (bilgeliklere) bakmıyorlar mı onu nasıl kurup süslemişiz ve ona ulaşabilecekleri bir geçit yoktur?

("Füruc": Çatlak, yarık, geçit, kapı, boşluk, ayıp, kusur. 

Kuran'ın göklerini görmek istiyorsanız, içinde bulutların dolaştığı ve yıldızların parladığı gökyüzüne bakmayın. Edep  ve ilim sahibi bilgelere bakın. )

7. Ve yeri yayıp döşedik, orada sıra sıra dağlar (dinler, alimler) ve her türden göz alıcı çiftler yetiştirdik,

( Bu güzel çiftlerin başında şüphesiz insan geliyor. )

8. Derinlemesine bakıp zikreden (ilmin kalbini düşünen) ve gerçeğe yönelen tüm kullar için.

9. Gökten (bilgeliklerden) bereketli bir su (ilim) indirip onunla cennetler (bahçeler) ve hasat ettiğiniz tahıllar yetiştirdik,

10. Ve sımsıkı dizili salkımlarıyla uzun hurma ağaçları,

11. Tüm bunları kullar için yaptık ve ölü toplumlara hayat verdik, işte diriliş de böyledir.

12. Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud halkı da yalanlamıştı,

13. Ad kavmi ve firavun ile Lut’un yakınları da,

14. Eyke halkı ve Tübba kavmi de. Hepsi de elçileri yalanladılar ve böylece uyardığım cezayı hak ettiler,

15. Yoksa biz ilk yaratmada yorulduk mu? Hayır, onlar yeniden dirilişten şüphe etmekteler,

16. Şüphesiz insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz, biz ona şah damarından bile yakınız,

("Akreb": Daha yakın, en yakın. "Habl": İp, bağ, vücutta ip gibi olan sinir ve damarlar. "Verid": Pis kan taşıyan toplardamar, şah damarı.

Bu ayetin başka bir benzeri Hz. Muhammet'in şah damarından söz eden Hakka 69/44-47 ayetleridir ve şöyle diyor; " Eğer bazı sözleri bize rağmen uyduruyor olsaydı, onu sağından (gönül dünyasından) yakalayıp şah damarını keserdik de hiç kimse buna engel olamazdı." 

Ayetler birbirine benziyor ancak aralarında çok önemli bir fark var. Kuran Hz. Muhammet'in şah damarı için temiz kan taşıyan "vetin" kelimesini, bizim içinse pis kan taşıyan "verid" kelimesini kullanıyor. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz; Temiz sözler temiz damardan gelir. ) 
  
17. Sağında ve solunda oturan anlayış sahipleri her yaptığını kaydeder,

("Telakki": Şahsi anlayış ve görüş, algı, kabul, kavrayış. "Kaid": Oturan, oturmuş olan.

Bazen kendimi çok aptal hissediyorum, tıpkı bu ayette hissettiğim gibi. Yıllarca biri sağ diğeri sol omuzumda oturup not alan iki melek aradım, meğer çeviriler yanlışmış. Ayette melek yok, yazıcı yok, omuz yok, sadece telakki ve mütelakki var, yani insanların size bakışı ve düşüncesi. Sizi gözetleyip kayda aldığı söylenen melekler, camide namaz arkadaşlarınız, iş yerinde iş arkadaşlarınız, mahallede komşularınız ve evinizde aile bireyleridir. Ayetteki sağ ve sol ifadesi kafanızı karıştırmasın, Kuran bu ifadeyle yaşanan çevreyi kasteder. Ön ve arka demiyor, çünkü arkadakiler ölen geçmiş insanlar, öndekiler de henüz doğmamış insanlardır ve size şahitlik edemezler. Elbette, hiç kimsenin olmadığı bir yerdeki gizli şahidi de unutmamak gerekir. O şahit, bizim kendi gözlerimizdir ve hiçbir şeyi kaçırmaz. )

18. Söylenen hiçbir söz yoktur ki onlar orada hazır olmasın,

19. Ölüm sarhoşluğunun gelişi gerçektir ve bu senin öteden beri kaçtığın şeydir,

20. Sur'a (suretlere, resimlere) üflendiğinde, işte o geleceği haber verilen gündür,

("Sur": Boynuzdan yapılan ve ses çıkaran boru. Buna İsrafil'in borusu da denir. Ayrıca suretin çoğulu yani suretler manasındadır. "Suret": Dıştan görünüş, yol, gidiş, hal. "Nefh": Üflemek, şişmek, kabarmak, değişmek.

Koç veya boğa boynuzundan yapılan ve üflendiğinde ses çıkaran bu boru MÖ 2000 yıllarında tıpkı bugünkü sirenler gibi toplumsal uyarı aracı olarak kullanılmış. Tevrat’ta İbranice "Şofar" olarak geçiyor. Yahudilerin 26 saatlik kutsal kefaret orucu Yom Kippur’un iftar vaktini bildirmek üzere Sinagoglarda bugün hala kullanılıyor. Şofar, Tokea adı verilen ve bu iş için özel eğitim almış kişiler tarafından özel bir nota ile çalınıyor. Uzun ve kesintisiz bir boru sesi tanrısal korumaya çağrıyı, kesik kesik üç boru sesi tanrısal güç karşısındaki çaresizliği, dokuz kısa boru sesi ise tanrısal korumayı ifade ediyor. Tevrat’ta yaklaşık 70 ayet bu borudan söz ediyor. İçlerinden iki örnek;

" İnsanoğlu, kendi halkına şöyle diyeceksin: 'Bir ülkenin üzerine kılıç gönderdiğim zaman ülke halkı aralarından birini seçip nöbetçi atasın. Nöbetçi kılıcın ülkenin üzerine yaklaştığını görüp halkı uyarmak için boru çaldığı zaman; kim boru sesini işitip de uyarıyı dikkate almazsa, kılıç da gelip onu öldürürse, kanından kendisi sorumludur. Boru sesini duymuş, ama uyarıyı dikkate almamıştır; kanından kendisi sorumludur. Uyarıyı dikkate alsaydı, canını kurtaracaktı.

Ne var ki, nöbetçi kılıcın ülkenin üzerine yaklaştığını görüp halkı uyarmak için boru çalmazsa, kılıç da gelip halktan birini öldürürse, o kişi kendi günahı içinde öldürülmüştür; kanından nöbetçiyi sorumlu tutacağım. İnsanoğlu, seni İsrail halkına nöbetçi atadım. Benden bir söz duyar duymaz onları benim yerime uyaracaksın. Kötü kişiye, Ey kötü kişi, kesinlikle öleceksin dediğim zaman, onu uyarmaz, kötü yolundan döndürmek için konuşmazsan, o kişi günahı içinde ölecek; ama onun kanından seni sorumlu tutacağım. Ancak kötü kişiyi uyardığın halde yolundan dönmezse, o günahı içinde ölecek. Ama sen canını kurtarmış olacaksın. Hez.33: 2-9"

" Siyon'da boru çalın, Kutsal dağımda boru sesiyle halkı uyarın. Ülkede yaşayan herkes korkudan titresin. Çünkü RAB'bin günü çok yaklaştı, geliyor. Yoe.2: 1" )

21. Her nefis dürtüleri ve şahidiyle birlikte gelir,

("Saik": Sebep, neden, sevk eden dürtü, sürükleyici neden. "Şehid": Şahit olan. 

Kim o şahit? Cevabını Kuran veriyor; "Allah her şeye şahittir. Hac 22/17." Peki nasıl oluyor da herkese aynı anda şahit olabiliyor? Bu sorunun cevabını da yukarıda okuduğumuz 16. ayet veriyor; "Biz size pis kan taşıyan şah damarınızdan daha yakınız." )

22. Şüphesiz şimdi bundan haberin yok ama, o gün gözlerindeki perdeyi kaldırmışızdır ve artık bakışın keskindir,

23. Onun arkadaşı (şeytanı) der ki; İşte bu yanımdaki hazır,

24. İnatçı kâfirlerin (kalp körlerinin) hepsini cehenneme atın,

25. Gerçeklerden şüphe edeni ve iyiliğe engel olanı,

26. Mademki O İlah varken başka ilahlar edindi, atın onu şiddetli azaba,

27. Arkadaşı yine dedi; Rabbimiz onu ben azdırmadım, o zaten derin bir yanlışın içindeydi,

( Atalar boşuna dememiş; Bana arkadaşının kim olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Bu konuşan arkadaşımız şeytan, yani kendi nefsimizdir. )

28. Dedi; Yanımda tartışmayın, böyle olacağını size önceden söylemiştim,

29. Katımdaki söz değişmez ve ben kullarıma zalim (nefsine uyan) olmam,

30. O gün cehenneme doldun mu deriz, daha var mı der,

31. Ve hayal olmayan cennet koruyup korunanlara yaklaştırılır,

32. Bu size vaat edilendir, pişmanlık duyarak gerçeğe dönen herkese,

33. Rahman'ın bilinmezliğinden ürpererek gerçeğe dönen herkese.

34. Oraya sevinerek girin, zira bu ebedi yaşamın başladığı gündür,

35. Orada diledikleri her şey vardır, hâttâ dahası da vardır,

36. Biz onlardan daha güçlü nice nesilleri yakaladık da kaçacak yer aradılar, kurtuluş var mı?

37. Şüphesiz bu anlatılanlar kalbi (anlayışı) olan, ona kulak veren ve ona şahit olan kimseler için bir zikirdir (Allah ilmidir),

38. Şüphesiz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık da hiçbir yorgunluk duymadık,

Altı dönüm arpa tarlası bile 6 günde ekilip biçilemez iken, gökleri, yeri ve arasındakileri 6 günde yaratmak mümkün mü? Dedelerimiz yerle göğün altı günde yaratıldığını bilirlerdi ama bunun bu kadar kısa zamanda nasıl yapıldığını anlatamazlardı. Allah ol deyince olur, derlerdi. Meğer İbrahim 14/5 ayetinde Musa’nın İsrail oğullarına anlatmaya çalıştığı günler bu günlermiş. Allah’ın bu işi 6 günde nasıl yaptığını Fussilet 41/9-12 ayetlerinde okuyabilirsiniz. )

39. Şu halde söylenenlere sabret, güneşin doğuşundan ve batışından önce rabbini yüceltip dile getir,

40. Onu gecenin bir vaktinde, secdelerin (ayağa kapanışların) ardından da dile getir,

( Esma'ül hüsna dediğimiz isimler Allah'a ilmen yakınlaşmak açısından önemlidir. )

41. Ve çağıranın yakın bir yerden sesleneceği günü bekle,

( O yakın yer, insanlık biliminden gelecek haberlerdir. )

42. O gün çığlıkları gerçekten duyarlar, işte o çıkış günüdür,

("Sahb": Feryat figan, gürültü patırtı, seslerin birbirine karışması. "Sahhab": Gürültü patırtı çıkaran. "Sahh": Çok şiddetli gürültü patırtı, "Sahha": Kulakları sağır eden bağırış çağırış, toplumsal kargaşa. "Sayha" Çığlık, feryat, korku, ceza. 

Özel bir çığlık sesi aramayın. Ayetin kastettiği toplumsal bir sevincin veya paniğin yarattığı kargaşa sesidir. Tıpkı karga sürülerinin tehlike anında çığlık çığlığa bağırarak gökyüzünü velveleye verdikleri gibi. )

43. Şüphesiz dirilten ve öldüren biziz, dönüş bizedir,

44. O gün yer (insanın aşağılık halleri) yarılır ve hızla onlardan ayrılır, bu toplama bize kolaydır,

("Sira": Hızlı gitmek, acele etmek. 

Tekvir 81/5 ayeti bu ayetin benzeridir ve vahşi insanların kontrol altına alınacağını söyler. Gittikçe daha medeni bir dünyaya doğru yol aldığımız kuşkusuzdur. )

45. Biz onların ne söylediklerini biliriz ve sen zorla kabul ettirecek değilsin. Sadece vaadimden korkanlara şu okunanlarla zikri (Allah ilmini) hatırlat.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder