72 CİNN (İmansız akıllar)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. De ki; Bana cinlerden bir topluluğun onu (Kuran’ı) işittikten sonra şöyle dedikleri vahyedildi; Biz gerçekten şaşılacak okumalar dinledik,

("Cin": Türkçede; İnsanlara zarar veren görünmez varlık, gözleri fıldır fıldır dönen zeki insan, imansız akıl. Arapçada; İnsanların delirmesine neden olan bir tür görünmez varlık, gece karanlığı. Aramicede; Gizleme, saklama.)

2. Doğruları gösteriyor ve ona iman ettik, artık hiç kimseyi rabbimize ortak koşmayız,

3. Ve O ilk atamızın üzerinde yükselmekte olan, bizim rabbimizdir. Bir hanımı eş edinmedi ve çocuğu olmadı,

("Uluvv": Yüksek olmak, yükseklik. "Aliyy": Yüksek, yüce. "Teala": Yükselmek, yükseltmek, yücelmek, yüceltmek. "Cedd": Ata, dede. "Ecdad": Atalar, dedeler. "Sahib": Kadın, mülk sahibi kadın, eş, hanım. "Veled": Çocuk. 

Enam 6/101 ayeti bu ayetin benzeridir ve şöyle der; " Gökleri ve yeri sanatkarane bir şekilde yaratanın nasıl çocuğu olabilir ki bir hanımı olmamıştır.? Her şeyi O yarattı ve O her şeyi bilir." 

Bu ayetleri okuyan biri doğal olarak Allah'ın erkek kabul edildiğini düşünür. Oysa Allah kadın olarak kabul edilseydi bile yine bir hanımı olmayacaktı. Nedir kadın erkek konusundaki bu sır.?

Bu sır "O İlah" isminde saklı olmalıdır, yani tüm bilgeleri ve bilgelikleri kapsayan kavramda. Bir bilgenin eşi ve çocuğu olabilir ama bilgelik kavramının eşi ve çocuğu olmaz)

4. Meğer bizim akılsızlar Onun Allah (İlah, O İlah) olması hakkında asılsız şeyler söylüyorlarmış,

("Sefih": Akılsız, boş kafalı, boş işleri iş edinen, sefahata düşkün. "Şetata": Haddi aşmak, taşkınlık yapmak, yanlış yapmak, asılsız şeyler iddia etmek. )

5. Oysa biz, insanların veya cinlerin O İlah hakkında asla yalan söylemediğini zannederdik,

6. Olan şu ki, insanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınıyorlar da (akıl danışıyorlar da), onların kibirlerini ve yalanlarını artırıyorlar,

("Rical": Adamlar, erkekler. "Rehak": Örtmek, sarıp kapamak, bir adamı arkasından vurmak, kargaşa, aşırılık, kibir, taşkınlık. ) 

7. Böylece onlar da sizin zannettiğiniz gibi O İlah’ın hiç kimseyi tekrar diriltemeyeceğini zannediyorlar,

8. Doğrusu biz göğe yakınlaşmak istedik de, onu koruyan sert koruyucular ve alevlerle dolu bulduk,

("Messe": Dokunma, temas etme, bağ kurma, iletişim kurma. "Hares": Haris'in çoğulu, koruyucular muhafızlar. "Şedid": Sert, şiddetli. "Şuhub": Şihab'ın çoğulu, alevler, kıvılcımlar.

Kuran, cinlere (kendini çok akıllı zannedenlere) karşı alınan tedbiri ve bunun sebebini şöyle anlatıyor;

" Kulak hırsızlığı yapanların (yarım yamalak anlayanların) peşine de açıkça görünen bir şihab (cehennem alevi) düşürdük. Hicr 15/18."
" Biri bir şeyler kapıp kaçacak olsa, delip geçen bir şihab (cehennem alevi) onu yakalar. Saffat 37/10."


Gördüğünüz gibi bu koruma Allah'ın ilmine ulaşmak isteyenleri engellemek için değil, duyduğu yarım yamalak bilgiyle yalan yanlış konuşan cinleri cehennem ateşinden korumak için konulmuş bir uyarıdır. )

9. Biz eskiden dinlemek üzere oradaki oturma yerlerinde otururduk, fakat şimdi kim dinlemek istese kendisini izleyen bir alev buluyor,

("Kade": Oturmak. "Mekaid": Oturma yerleri. "Rasad": Gözetleme, izleme. "Şihab": Alev, kıvılcım. 

Cehennem ateşi kavramının ilk defa nerede, ne zaman ve kimin tarafından ortaya konulduğunu bilmiyoruz. Ancak Kuran Musa'nın da o uyarıcılardan biri olduğunu söyler;

" Hani Musa yakınlarına demişti; Şüphesiz ben bir ateş fark ettim, size oradan bir haber ya da bir parça kor ateş getireyim, umulur ki ateşin (cehennemin) hararetini hissedersiniz. Neml 27/7, Taha 20/10." )

10. Böyle yapılmakla yeryüzündeki kimselere bir kötülük mü istendi, yoksa rableri onlara yol göstermek mi istedi, gerçekten bilmiyoruz,

("Şerr": Kötülük. "İrşad": Doğru yolu gösterme. )

11. Gerçekten aramızda içten olanlar da var, olmayanlar da var, türlü yollar tutmuşuzdur,

12. Artık anladık ki yeryüzünde O İlah’ı (O İlah'ın bilgeliğini) kuşatamaz, kaçmakla da kurtulamayız,

13. Doğru yolu göstereni (Kuran'ı) işitince iman ettik, artık kim rabbine iman ederse (rabbini bilirse), aşırı gitmekten ve utanılır duruma düşmekten korkmaz,

("Bahsen": Küçülmek, kıymet kaybetmek, utanılır duruma düşmek. "Rehak": Aşırılık, kibir, taşkınlık. )

14. İçimizde teslim olanlar da var, kalbi taş kesmiş umursamazlar da var. Teslim olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.

( Cinlerin konuşması burada bitiyor. )

15. İşte o kalbi taş kesmiş umursamazlar cehenneme odun olmuşlardır,

16. Eğer istikamet verilmiş yol (sıratı müstakim, güvenli yol) üzerinde olsalardı, elbette onları suya (ebedi hayata) doyururduk,

17. Ama bu onların imtihanı, kim zikre (Allah ilmine) yüz çevirirse rabbi onu zorluk ve zahmetle dolu bir azaba sürükler,

("Fitne": İnsanın aklını ve iradesini doğru olandan saptıran şey, kavga, karışıklık, dedikodu, azgınlık, delilik. "Saad": Zorluk, zahmet, darlık. ) 

18. Şüphesiz mescitler O İlah içindir, şu halde O İlah'ın yanı sıra başka birine daha dua etmeyin,

19. O İlah’ın kulu Ona dua etmek için kalktığında başına toplanıp yığılıyorlar,

20. De ki; Ben yalnızca rabbime dua ederim ve başka birini Ona ortak etmem,

( Kuran, dini veya siyasi kimliklerin ilahlaştırılmasını reddediyor.)

21. De ki; Şüphesiz ben size zarar verecek veya yol gösterecek güce sahip değilim,

22. De ki, O İlah’a karşı beni de kimse koruyamaz, benim de Ondan başka sığınacak yerim yok,

23. Yaptığım ancak O İlah'tan geleni bildirmek, O İlah’a ve elçisine karşı gelene ebedi cehennem ateşi vardır,

24. Uyarıldıkları gün geldiğinde, kimin arkası yokmuş, kim sayıca azmış bilecekler.

25. De ki; Rabbim uyarıldığınız günü yakın mı tutar yoksa uzak mı, ben bilmem,

26. Gizlinin (geleceğin) âlimi gizlediğini kimselere bildirmez,

27. Ancak seçtiği elçiler hariç, onları bile diğer kullarıyla gözetlemektedir ki,

28. Rablerinin gönderdiğini iletip iletmediklerini bilsin. Olanları dört bir yandan kuşatmış, her şeyi inceden inceye yazmaktadır.

( Hadis tarihinde izlenen olaylar, Hz. Muhammet'i de içine alan bu gözetlemenin Cebrail suretindeki Dihye bin Halife ile sınırlı olmadığını, Ebubekir, Ömer, Osman, Abdullah bin Selam, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Selman Farisi ve Muaviye gibi daha pek çok ismin bu denetimde görev aldıklarını ve Hz. Muhammet'in de bunun farkında olduğunu gösteriyor. )


***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder