19 MERYEM (Meryem)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Kef, He, Ya , Ayn, Sad. ( Kelime, Sonsuz, Yaşam, Şahit, Ayrışma. )

( Hurufu Mukattaa harfleri hakkında 68 Kalem suresi altında bilgi verilmiştir. )

2. Rabbinin kulu Zekeriya'ya merhametinin hatırasıdır,

3. Hani o rabbine gizlice (içinden) seslendi,

4. Dedi; Rabbim, bu duam ile sana isyan etmiyorum ama işte belim büküldü, saçlarım ağardı,

("Vehn": Gevşeklik, zayıflık, kuvvetsizlik, gece yarısından bir saat sonraki zaman. "İştial": Tutuşma, parlama, alevlenme, şiddetlenme. "Azm": Kemik, ululuk. "Res": Baş, kafa. "Şeyb": İhtiyarlık, yaşlılık, saçın sakalın ağarması. "Şaki": Haydut, eşkıya, isyankar, her kötülüğü yapabilen. ) 
                        
5. Arkamdan gelen hocaların benden sonraki akıbetlerinden korkuyorum. Karım da kısır (hocalık görevi yok), bana katından bir koruyucu bağışla,

("Havf": Korku, endişe. "Mevali": Efendiler, azat edilmiş köleler, hocalık payesine ulaşmış sarıklı alimler. "Vera": Öteki taraf, başka taraf, arka, geri, torun. "İmree": Eş, kadın, hatun. "Akır": Kısır, verimsiz, yaralı, hocalık görevi olmayan. "Ledün": Katında, yanında. "Veli": Koruyucu, sorumlu. )

6. Bana ve Yakup ailesine mirasçı olsun. Rabbim, onu razı olduğun kullarından eyle,

7. Ey Zekeriya, sana Yahya isimli bir gulam (tanrı kölesi) müjdeleriz ki, bu isimle daha önce kimseyi isimlendirmedik,

( Yahya kelimesi Enfal 8/42, Taha 20/74 ve Ala 87/13 ayetlerinde "yaşayan" anlamında kullanılır. Hurufu mukattaa'dan Ya harfinin "yaşam" anlamı taşıdığını bu ayetlerden çıkarıyoruz. )  

8. Dedi; Rabbim karım kısır (hocalık görevi yok) ve ben de hocalığın sonuna gelmişken benim için bir tanrı kölesi nasıl olur?

("Gulam": Bıyıkları yeni bitmiş genç, delikanlı, köle, tanrı kölesi, hizmetkar. "Kiber": Ululuk, büyüklük, hocalık, yaşlılık. "Ata": Son derecede, son noktada, sınırda. )

9. Dedi; Rabbin dedi ki, bu bana kolaydır, daha önce seni de kayda değer bir şey değilken yaratmıştım,

10. Dedi; Rabbim bana bir ayet ver (yol göster). Dedi; Senin ayetin (yolun), üç gece insanlarla seviyeli olarak (kelimeleri kullanarak) konuşmamandır,

La Fontein'in tavukla inci masalını bilirsiniz, tavuğun önüne inci taneleri serpmişler dönüp bakmamış, çünkü onun ihtiyacı darıdır. Eski insanlar bunu bildiği içindir ki bazen anlayışsızların şerrinden korunmak, bazen de bilgiyi ayağa düşürüp ziyan etmemek için her şeyi herkese açıkça söylemez, remz veya rumuz denilen bir teşbih sanatı ile konuşurlarmış. İletişim bugünkü kadar hızlı olmadığı için bilgi çok değerliymiş. Bu eski gelenek Yahudi tasavvufu olarak nitelenebilecek Zohar'da şöyle anlatılır; "Kutsal bilgi, bir adama aşık olan kadına benzer. Aşkını önce işaretlerle, sonra fısıltılarla belli eder. Sonra peçeyle yüzünü örterek konuşur ve en sonra aşkını beyan eder. Bunun adı Sod, yani iletişimde gizliliktir." 

Zaman her şeyi çok hızlı eskitiyor. Biz bugün bu ayete şaşkın şaşkın bakar ve ne diyor bu ayet diye düşünürken, o günlerde "kelime" kelimesinin "peygamber" demek olduğu bilinir ve kelimelerin yok oluşundan yeni bir peygamberin haber verildiği anlaşılırmış. Bunu görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok, İncil ve Kuran yeterince açık anlatıyorlar; 


"Başlangıçta kelime vardı. Kelime Tanrıyla birlikteydi ve Kelime Tanrıydı. İncil, Yuhanna 1: 1"
"Kelime, insan olup aramızda yaşadı. İncil, Yuhanna 1: 14-15"

" Ve o mihrapta ayakta yakarırken melekler seslendi; Allah seni Yahya ile müjdeliyor, Allah'ın kelimesini (İsa'yı) tasdik edici bir önder ve nefsine hakim bir peygamber olarak. Al-i İmran 3/39"
" Melekler yine demişlerdi ki; Ey Meryem, şüphesiz Allah sana kendinden bir kelimeyi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Mesih İsa'dır. Yüzlerimizden (Allah'ın yüzlerinden) ve dünyada ve ahirette yakın olanlardandır. Al-i İmran 3/45" 

Bu haberin üç gün üç gece verilmesinin sebebi, haberin önemini vurgulamak içindir. Nitekim önemli sözleri üç defa tekrarlama geleneğini Hz. Muhammet'te de görüyoruz. )

11. Bunun üzerine Zekeriya mihraba çıktı ve kavmine sabah akşam tespih etmelerini (rabbi dile getirmelerini) vahyetti (işaret etti),

12. Ey Yahya olanca gücünle kitaba sarıl. Ve daha çocukken ona hikmet (ilmi derinlik) verdik,

13. Ve katımızdan bir incelik ve temizlikle koruyup korunanlardan oldu,

14. Ana babasına itaatkârdı, isyankâr zorbalardan değildi,

15. Doğduğu günde, öldüğü günde ve dirileceği günde ona selam olsun.

16. Kitapta Meryem’i de anlat, hani ailesinden ayrılıp doğuda bir yere çekilmiş,

("Şark": Doğu, güneşin doğduğu taraf, güneşin aydınlığı. "Şarkiyyen": Doğuya ait olarak, aydınlıkla ilgili olarak. "Mekanen": Yer olarak, pozisyon olarak. 

Nereye göre Doğu? Çünkü Meryem ve Zekeriya'nın yaşadıkları Kudüs Yemen'e göre Kuzeyde, İran'a göre Batıda, Türkiye'ye göre Güneydedir. Bu soruyu müfessirler de sormuş ama anlamlı bir cevap bulamamışlar. Şimdi size belki de ilk defa duyacağınız bir bilgi vereceğim. Kuran'da Doğu ve Batı kavramları vardır ama Kuzey ve Güney kavramları yoktur. Arap dilinde vardır ama Kuran dilinde yoktur. Kuran, Kuzey anlamı taşıyan Şimal kelimesini "sol el, sol taraf, kötülük" anlamında kullanıyor, Güney anlamı taşıyan Cenub kelimesi ise hiç yok. Bunun nedeni, Kuran'ın Doğu kelimesini "tanrısallık ve yaratılış", Batı kelimesini ise "kıyamet ve diriliş" olarak kabul etmesi, bunlar dışında coğrafi bir anlatıma ihtiyaç duymamasıdır. Ayete bu bilgiler ışığında bakıldığında kastedilen yerin coğrafi ve maddi bir mekan olmadığı, Meryem'in hazırlandığı kutsal rahibelik kavramı olduğu anlaşılıyor. )

17. Kendini onlardan ayıran bir perde (haya perdesi) edinmişti. Bunun üzerine biz ona ruhumuzu (ölümsüz nefesimizi) gönderdik de, ona herkes gibi normal bir beşer (insan) suretinde göründü,

("İttihaz": Edinmek, kabullenmek, kabul etmek, öyle kabul etmek. "Hicab": Perde, örtü, utanma, utanıp insanlardan uzaklaşma. "Ruh": Can, nefes, öz, bir nesne bir olay ya da bir kavramın en kesin bilgisi. "Temessül": Benzeşmek, bir şeyin bir yerde suret ve mahiyetinin aksetmesi, bir şekil ve surete girmek. "Beşer": İnsan derisinin dış yüzü, insanın dış görünüşü. "Seviyye"; Müsavilik, birlik, beraberlik, denklik, doğruluk. 

Ruh ölümsüz nefes demekse, bu ayet yeryüzünde ölümsüz insanların yaşadığından söz ediyor olabilir mi? Bilmiyorum, sadece ayeti anlamaya çalışıyorum. )

18. Dedi; Eğer Onu bilen ve koruyup korunan biriysen, senden Rahmana sığınırım,

( Ruh hakkında neredeyse hiç bilgimiz yok ama yine de sormak zorundayız; Allah'ın ruhu kimin suretinde gelmişti? Zekeriya olamaz zira Meryem onu tanırdı, muhtemelen tapınaktaki diğer rahipleri de tanırdı. Şu halde kimdi?

Fizik kanunlarının dışına çıkar ve metafizik düşünmeye başlarsak, onlarca farklı yorum üretmek mümkündür. Aksi halde geriye tek bir ihtimal kalıyor; Gelen kişi Zekeriya'nın konuştuğu meleklerden, yani ilim sahibi bilgelerden biridir. ) 
    
19. Dedi; Ben sana saf ve temiz bir gulam (tanrı kölesi) bağışlamak üzere rabbinden elçiyim,

("Gulam": Tanrı kölesi, tanrıya adanan bebek, bıyığı yeni terlemiş genç, delikanlı, tanrı hizmetkarı. "Veled": Döl, oğul, erkek bebek, yavru. "Zeki": Arapça 'ze' harfi ile yazıldığında; Yaratılıştan saf ve duru olan. 

Ayetteki zeki (saf ve duru) ifadesi söz edilen tanrı kölesinin saf ve temiz bir bebek olduğunu gösteriyor. )

20. Dedi; Benim için bir gulam (tanrı kölesi) nasıl olur? Bana bir beşer dokunmaz ve ben azgınlık etmem, 

( O sıralarda Meryem yeni yetişen bir genç kızdır ve evlenmediği sürece tanrıya adayacağı bir çocuğu olamayacağını dile getiriyor. )

21. Dedi; Evet ama rabbin dedi ki; Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve bizden bir yardım olarak bırakacağız. Derken, emir yerine getirildi,

( İsa'nın nasıl bir ayet olduğunu Kuran şöyle açıklıyor; "Şüphesiz ki O (İsa) dirilişin ilmidir, öyleyse onun (diriliş) hakkında şüphe etmeyin ve bana uyun, en güvenli yol işte budur. Zuhruf 43/61" )

22. Böylece onu (İsa'yı) yüklendi ve onunla (İsa ile) uzak bir yere çekildi,

("Hamele": Yüklenenler, taşıyanlar, kaldıranlar. "Hamil": Hamile, gebe, yüklenen, taşıyan. 

Meryem'in nasıl ve kimden hamile kaldığını düşünmeden önce bir Kuran ayetini hatırlamamız gerekir; " Ey kitap sahipleri, dininizde aşırı gitmeyin ve O İlah hakkında hakkın gerçeklerinden başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih sadece O İlah’ın bir elçisi, O İlah’ın Meryem’e ulaştırdığı bir kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Nisa 4/171"

Meryem'in nedensiz bir biçimde hamile kaldığını düşünmek Sünnetullah'a, yani Allah'ın yaratışına ters düşer. Kaldı ki Kuran ruhtan söz ettiği başka iki ayetinde der ki;

" Meleklerini emrinden ruh ile kullarından dilediğine gönderir ki; Benden başka ilah yok, şu halde aşırılıktan sakının, sözüyle uyarsınlar. Nahl 16/2"
"Arş'ın (insanlığın) sahibi, emrinden olan ve mertebe mertebe yükselttiği ruhu kullarından dilediğine ulaştırır ki, kavuşma günüyle uyarsın. Mümin 40/15"


Yani, "ruh" ve "üfleme" kelimelerinin hamilelikle ve çocukla ilgisi yok, bunlar ilimle ilgili kavramlar. Şu halde nedir bu hamileliğin sırrı? 

Nihayet yıllar sonra Enfal 8/75 ayeti ve Hz. Ebubekir'in bu ayet hakkındaki bir uyarısı imdadımıza yetişiyor. Hz. Ebubekir bize Kuran'ın "Ulü'l Erham" dediği unuttuğumuz bir kelimeyi hatırlatıyor. Erham, rahim'in çoğulu, yani rahimler, akrabalıklar demek. Ancak başındaki "Ulü" anlamı değiştiriyor ve anlam şöyle oluyor; "Yakınlık sahipleri, Allah'a yakın olanlar, akrabadan yakın olanlar, bir işin ehli olanlar."

Bu şu demek; Meryem o gün asla birinden hamile kalmadı. İsa, kutsal ruhun Meryem'e emanet ettiği Allah'a adanan bir bebekti ve Meryem onu yetiştirip şekillendirmekle görevlendirildi. Yıllardır aradığımız sır işte buymuş. Meğer Meryem Ana rahim sahibi diğer kadınlara benzemezmiş, O da hocası Zekeriya gibi Ulül Erham olan bir hoca imiş
.
 )

23. Nihayet suyun aktığı işlek yolda kuru bir hurmalığa geldiğinde dedi; Keşke bundan önce ölseydim de bu günleri görmeseydim,

("Cae": Gelmek, getirmek. "Mehaz": Suyun aktığı yer, su mecrası, su yolu, gebe kadını ağrı tutması, gebe deve. "Mehaza": İşlek yol. "Ciz": Ağaç kütüğü, ağaç kökü, kuru hurma kütüğü, çatıda kullanılan kuru ağaç kütükleri. "Nahle": Hurma ağacı, hurmalık. "Leyte": Keşke. "Mittu": Ölmek. "Nesi": Unutkan, unutulan, unutulmuş olan.

Suyun aktığı yer insanların yaşadığı köyler kasabalar, kuru hurma kütükleri ise çürüyen insanlıktır. Meryem'in toplumsal çürüme karşısındaki üzüntüsünü izliyoruz ve aşağıda gelen ayetler açıklayacak. 

24. Derken altından (altındaki kuru kütükten) ona seslenildi; Üzülme, rabbin senin altında öncü bir nesil hazırladı,

("Taht": Alt, aşağı, saklı zamir. "Seriyye": Öncü süvari birliği, keşif kolu, öncüler, ark, su yolu.

Kuru kütük ses verir mi? Meseleye kulak ve kütük açısından bakarsanız elbette ses vermez. Ancak Meryem'in kalbinde sakladığı bir ilimle bakarsanız ses verir. Tıpkı Hz. Muhammet'in hutbede üzerine oturduğu kütüğün ayrılık sırasında inlediği gibi. Kuran Meryem'in bu ilmini şöyle anlatır;

" Rabbi Meryem’i memnuniyetle kabul etti ve onu güzel bir çiçek gibi yetiştirmek üzere Zekeriya’yı görevlendirdi. Zekeriya mabede her girişinde onun yanında bir rızık buldu ve dedi; Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor? O dedi; Bu O İlah katındandır, O İlah dilediğine hesapsız verir. Al-i İmran 3/37"

Herkes gibi ben de yıllarca bu rızıkların yiyecek olduğunu zanneder, mabede gelen cemaatin getirdiğini düşünürdüm. Ta ki Musa'nın bıldırcınlarını ve İsa'nın balıklarını anlayıncaya kadar. Meğer mesele ilimle ilgiliymiş ve Meryem kuru kütüklerin nasıl konuştuğunu bilirmiş. )

25. Kuru kütükleri silkele de yerine yenileri gelsin,

("Hezz": İtmek, sarsmak, tahrik etmek, hareket ettirmek. "Ciz": Hurma ağacının gövdesi, çatıyı örtmek için kullanılan ağaç kütükleri. "Sakıt": Düşen, düşük, kıymetsiz, değersiz, suskun, ölü, ölü doğan çocuk. "Rutb": Taze, yaş, yeni. "Ceni": Ürünü toplamak, devşirmek.

Din dilini bilmeyince insanoğlu kelimelerden mucizeler çıkarıyor, kuru hurma kütüklerine can verip taze hurma topluyor. Oysa ayet eski bir çatının yenilenmesinden, yani kurumuş ve çürümüş bir neslin yerine inançlı yeni bir neslin getirilmesinden söz ediyor. Kuran, benzetme sanatı kullandığı bu tür ayetlere müteşabih ayet diyor. Kuru kütük benzetmesi Hakka 69/7 ayetinde helak edilen Ad ve Semud kavimleri için de kullanılıyor. )  

26. Artık ye iç, gözün aydın olsun. Beşerden (aklı başında) birini görürsen de ki; Ben Rahmana oruç adadım, bugün insanlarla konuşmayacağım,

( Meryem Zekeriya'nın daha önce yaptığını yapıyor ve kelimeleri gizleyerek insanlara yeni bir peygamberin geldiğini haber veriyor. Ancak bu noktada daha önemli bir soru var; Bu oruç neden Allah'a değil de Rahman'a adanıyor? Rahman geçmiş ve gelecek tanrısal isimler ise, bu sorunun cevabı kıyamet dediğimiz diriliş ile ilgili olabilir. Çünkü karşımızda İlyas gibi canlıyken cennete girdiği söylenen, İsa gibi göğe yükselen ve Yahya gibi isminde iki yaşam saklayan üç figür var. )

27. Nihayet onu taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki; Ey Meryem, şüphesiz sen çirkin bir iş yaptın,

28. Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi, annen de ahlaksız değildi,

( Bu ayette Harun'un Musa için kullandığı "Ey anam oğlu" hitabına, yani akrabalık bağlarına gönderme vardır (Araf 7/150). Halk bu benzetmeyle Meryem'e Musa ve Harun soyundan geldiğini hatırlatmak istiyor. ) 

29. Bunun üzerine işaretle onu gösterdi. Dediler; Beşikte bir bebekle nasıl konuşuruz?

( Tevrat ve İncile göre "kelam" Tanrı, "kelimeler" Onun tezahürleridir. Onun kelimelerini bilmeyenler Tanrıyı da bilmezler. Kelam sahibi bir kimse Tanrı, çocuğu da Onun kelimeleri gibidir. Elbette bebekler konuşamaz, konuşan onun varlığındaki anlamı bilen akıldır. Bir bebek bunu bilmeyenlere hiçbir şey söylemez.  Eğer eleştirenler akıl gözüyle bakan ve akıl gözüyle dinleyen kamil bir insan olsalardı, bir bebeğin görüntüsü onlara aşağıdaki ayetleri okuyacaktı. )

30. Dedi; Ben O İlah’ın kuluyum, bana kitabı verdi ve ilmin habercisi yaptı,

31. Nerede olursam olayım beni bereketli kıldı. yaşadığım sürece bana namazı (duayı) ve arınmayı vasiyet etti,

32. Beni anneme saygılı kıldı, isyankar bir zorba yapmadı,

33. Barış ve güven benimledir, doğduğum gün, öldüğüm gün ve dirilip kalkacağım gün.

34. İşte tartıştıkları Meryem oğlu İsa hakkındaki gerçek söz budur,

35. Eksiksiz ve kusursuz O İlah için çocuk edinmek söz konusu olmaz. Bir işe karar verdiğinde sadece ol der ve o olur,

36. Şüphesiz ki O İlah benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. Öyleyse sadece Ona kulluk edin, en güvenli yol budur.

37. Mezheplerle kendi içlerinde ayrılığa düştüler, büyük gün görüldüğünde vay o kâfirlerin (kalp körlerinin) haline,

38. Bize geldikleri gün neler görecek, neler işitecekler.? Ne çare zalimler (nefsine uyanlar) bugün açık bir sapkınlıkta,

39. Onları emir yerine geldiğinde karşılaşacakları hasret günüyle uyar, umursamaz bir aymazlık içindeler ve iman sahibi olmuş değiller,

40. Şüphesiz yeryüzü ve üzerinde kim varsa hepsi bize miras kalır ve bize döndürülürler,

41. Kitapta İbrahim’i de anlat, şüphesiz o doğruluğa sadık kalan bir peygamberdi,

42. Babasına demişti ki; Sevgili babam, duymayan, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere nasıl kulluk edersin,

43. Ey babam, bana senin bilmediğin bir ilim geldi, beni dinle de sana düzenlenmiş doğru yolu göstereyim,

44. Ey babam, şeytana kulluk etme, muhakkak ki şeytan Rahmana asi olmuştur,

45. Ey babam, şeytana uyarsan Rahmandan sana bir azap dokunur diye korkarım,

46. Dedi; Ey İbrahim, sen benim ilahlarımı ciddiye almıyorsun öyle mi? Eğer bundan vazgeçmezsen seni kovarım, uzun bir zaman benden uzak dur,

47. Dedi; Hoşça kal, rabbimden senin için af dileyeceğim, çünkü o bana lütufkârdır,

48. Sizden de, O İlah dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve rabbime gidiyorum, umarım rabbim beni boş çevirmez,

49. Onlardan ve taptıkları şeylerden ayrıldığında ona İshak'ı ve Yakup’u bağışladık ve her birini birer peygamber yaptık,

50. Onlara yardım ettik ve büyük bir doğruluk dili verdik,

51. Kitapta Musa'yı da anlat, şüphesiz o da içten olanlardandı ve nebi (ilmin habercisi) elçilerden oldu,

52. Ona Tur'un (dağın) sağından (ilim yönünden) seslendik ve onu fısıldama sırrımıza (vahiy) yaklaştırdık,

53. Ve yardımımızla kardeşi Harun'u da peygamberlerden yaptık,

54. Kitapta İsmail'i de anlat, şüphesiz o da sözüne sadık kalan ilim habercisi elçilerdendi,

55. Yakınlarına namazı (duayı) ve malından verip arınmayı tavsiye ederdi, böylelikle rabbinin katında razı olunanlardan oldu,

56. Kitapta İdris’i de anlat, şüphesiz o da sadakat sahibi ilim habercilerinden idi,

57. Biz onu da yüce bir mekana (makama) yükselttik,

("Mekan": Kevn kökünden, yer, durulan yer, mesken, mahal, ev, hane. "Kevn": Varlık, var olmak, vücut, mevcudiyet. "Mekanen": Yer ve mahal olarak. "Makam": Durulacak yer, rütbeli yer. )  

58. İşte O İlah'ın Âdem soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın soyundan, İbrahim ve İsrail'in (Yakub'un) soyundan seçip doğru yolu gösterdiği o kimseler. Rahmanın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı (ayaklarına kapanırlardı),

59. Ama onlardan sonra gelen nesiller namazı (duayı) ihmal ettiler ve heveslerine uydular, ateşin dibini görmeleri yakındır,

60. Ancak pişman olan ve iman edip içten davrananlar hariç, onlar hiçbir kötülük görmeden cennete girecekler,

61. Rahman'ın kullarına daha yaratılışın başında vaat ettiği cennetlere. Şüphesiz Onun sözü gerçekleşecektir,

62. Orada selam dışında kötü söz işitmezler, sabah akşam ne isterlerse hazırdır,

63. Koruyup korunan kullarımıza vereceğimiz cennet işte budur.

64. Biz rabbinin emri olmadan gelmeyiz, bildiğimiz bilmediğimiz ve arada olanlar Onundur, rabbin unutkan değildir,

65. O göklerin (bilgeliklerin), yerin (insanlığın) ve arasındakilerin rabbidir. Şu halde sadece Ona kulluk et ve Ona kullukta sabret. Onun ismini isim edineni hiç duydun mu?

66. İnsan der ki; Öldükten sonra gerçekten dirilecek miyim?

67. İnsan düşünmüyor mu ki, önceleri kayda değer bir şey değildi de onu nasıl yarattık (adam ettik),

68. Rabbin şahit onları ve şeytanları cehennemin çevresinde diz çökertip toplayacağız,

69. Sonra da onların arasından Rahmana şiddetle karşı duranları çekip ayıracağız,

70. Önceliği kimin hak ettiğini elbette biz daha iyi biliriz,

71. İçinizde o anı görmeyecek kimse yoktur, bu rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür,

72. Sonra koruyup korunanları kurtaracak ve zalimleri (nefsine uyanları) diz çökmüş bir halde bırakacağız,

73. Ayetlerimiz okunup açıklandığında kafirler (kalp körleri) iman edenlere dediler; Hangimiz meclis ve mevki açısından daha üstün?

("Makam": Yüksek yer, mevki, konum, mertebe, statü. "Nedve": istişare, şura, meşveret, danışma meclisi. ) 

74. İlim ve kültür açısından onlardan daha üstün olan nice nesilleri yok ettik,

("Esas": Temel, kök, hakikatler ve mahiyetler. "Riy": Görünüş, şekil, birlik oluşturan topluluk, güzel görünüş, güzel elbiseler. )

75. De ki; Rahman yanlış yola sapanlara mühlet verir ve o mühleti vaat ettiği saatin azabını görecekleri güne kadar uzatır. Yakında kim daha kötü bir yerde ve kim daha güçsüz bilecekler,

76. O İlah doğru yolu görenlerin doğruluğunu artırır. Kalıcı olan içten işler rabbinin katında daha kıymetlidir ve daha fazlasıyla ödenir,

77. Gördün mü kendisine gelecekte de mal ve çocuklar verileceğinden söz eden kimseyi?

78. Geleceği mi biliyor, yoksa Rahmandan söz mü aldı,

79. Hayır, biz onun söylediklerini yazıyoruz ve cezasını uzattıkça uzatacağız,

80. Söz ettiği şeyler bize kalır ve tek başına dönüp bize gelir,

81. Onlar kendilerine itibar sağladığı için O İlah dışında başka ilahlar edindiler,

82. Ama iş öyle değil, onlar onların ibadetlerine kafir (kalp körü) kesilecek ve onlara düşman olacaklar,

83. Görmüyor musun şeytanları kâfirlerin (kalp körlerinin) üstüne nasıl gönderiyoruz da kışkırttıkça kışkırtıyorlar?

("Ezz": Dürtme, kışkırtma, kandırma, aldatma. )

84. Artık onlar için acele etme, biz onlara gün sayıyoruz,

85. O gün koruyup korunanları Rahmanın huzuruna saygıyla toplarız,

86. Suçluları da susayan cehenneme süreriz,

87. O gün Rahmana bağlanandan başkasının ricaya gücü yetmez,

88. Rahman oğul edindi dediler,

89. Şüphesiz öyle çarpıtılmış bir şey getirdiniz ki,

90. Neredeyse gökler (bilgelikler) çatlayacak, yer (insanlık) yarılacak, dağlar (alimler) çökecekti,

91. Rahmana oğul yakıştırdıkları için,

92. Rahmanın nasıl oğlu olabilir ki,

93. Göklerde ve yerde kim varsa Rahmana kul olarak dönecektir,

94. O kullarını kuşatmış ve hepsini tek tek saymıştır,

95. Diriliş günü herkes Ona tek başına gelecek,

96. Ve Rahman, iman edip içten olanları sevgili kılacaktır.

97. Bunları koruyup korunanları sevindirmen ve kendi bildiğinde inat edenleri uyarman için kendi dilinde kolaylaştırdık,

98. Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Dinle, onlardan gelen ne bir ses, ne bir nefes duyuyor musun?
                                                                      
***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder