35 FATIR (Benzersiz yaratan)

İnsanla görünen O İlah adına,

1. Övgüler, gökleri (bilgelikleri) ve yeri (insanlığı) benzersiz bir yolla yaratan O İlah'adır. Meleklerinden (bilgelerinden) ikişer, üçer veya dörder kanatlı elçiler yapar ve dilerse yardımıyla arttırır. Şüphesiz O İlah her şeye gücü yetendir,

( Bu ayette her ikisi de "yaratmak" olarak çevrilen iki farklı kelime var. Biri "Fatır", diğeri "Halk". Bunların dışında, diğer ayetlerde yine yaratmak olarak çevrilen "inşa" kelimesi de var. Bunların hiçbirinde "yoktan yaratma" anlamı yok.  Halk; biçim vermek, şekillendirmek, İnşa; kurmak, meydana getirmek, Fatır ise; yaratırken eşi benzeri olmayan bir yöntem kullanmak, demek.

Neymiş o eşi benzeri olmayan yöntem? Bunu ilk anlayanlardan biri Hz. İbrahim'dir ve Zuhruf 43/27 ayetinde dile getirir. Rum 30/30 ayetinde de açıklanan o yöntem, eğitim ve öğretimdir.  

Yerdekilerin kanatlarla pek ilgisi yok ama göktekiler denince kanatları hatırlamamak imkansız. Dinler tarihi kanatlı varlıklarla dolu, kanatlı Sümer krallarından kanatlı Mısır tanrıçalarına, kanatlı boğalardan kanatlı atlara kadar pek çok görüntü var. Buna dört kollu Uzak doğu heykelleri ile Cebrail’in altı yüz kanadını da ekleyebiliriz. 

Bu ayette kanat olarak çevrilen cenah kelimesi Kuran'ın dört ayrı ayetinde daha geçiyor. Üçü kol kanat gerip kollamak, diğeri Musa'nın kolu anlamında kullanılıyor. Kanat kavramıyla kol kavramı adeta iç içe geçmiş görünüyor. Sonuçta şunu söyleyebiliriz, kanat eski toplumlarda göklerde olmanın işareti ve gücün ölçüsü olarak kullanılmış. Tıpkı günümüzdeki askeri üniformaların apoletindeki yıldızlar gibi. )

2. O İlah insanlara merhametinden bir şey açtığında onu kısabilen yoktur, bir şeyi kıstığında açabilen de yoktur. Odur Sevgili Bilge,

3. Ey insanlar, O İlah’ın size verdiği nimetleri düşünün. Sizi gökten (bilgeliklerden) ve yerden (insanlıktan) besleyen O İlah'tan başka bir yaratıcı var mı? Ondan başka ilah yoktur, şu halde nasıl oluyor da döndürülüyorsunuz?

4. Seni yalanladıkları gibi senden önceki elçileri de yalanlamışlardı. Ama bütün işler O İlah’a döner,

5. Ey insanlar, O İlah’ın vaadi gerçektir. Şu halde dünya hayatı sizi aldatmasın, güç ve gurur sizi O İlah hakkında aldatmasın,

6. Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır, şu halde siz de onu düşman bilin. Şüphesiz o sizi ateş halkından olmanız için hizipleşmeye (mezhepleşmeye, ayrışmaya) çağırır,

7. Kâfirler (kalp körleri) için şüphesiz şiddetli cezalar var, iman edip içten olanlara ise bağışlanma ve büyük mükafatlar,

8. Kimdir kötü işleri süslenince güzel gören kimse? Şüphesiz O İlah dilediğini işte böyle saptırır, dilediğine doğru yolu gösterir. Fakat onlar için üzülme, O İlah ne yaptıklarını bilir.

( Ne tuhaf bir durum? Ben bu ayetin bölünmüş mezhepleri tehdit ettiğini düşünürken, onlar da namaz kılmadığım için beni tehdit ettiğini düşünüyorlar. )

9. Ve O İlah'tır rüzgarları (bilgece güçleri) gönderip bulutları (yardım birliklerini) hareket ettiren. Onu ölü bir beldeye sevk ederiz de onunla ölü yeri diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir, 

("Rih": Rüzgar, devlet, güç, kuvvet, galibiyet, hoşa giden, yardım. "Sehab": Bulut, gölge, rahatlık, karanlık, sorun.

Bu ayetin benzerlerini Bakara 2/164, Araf 7/57, Rad 13/12, Nur 24/40-43, Neml 27/88, Rum 30/48 ve Tur 52/44 ayetlerinde de göreceğiz. )

10. Kim sevgili olmak istiyorsa bilsin ki tüm sevgiler O İlah'ındır ve ona ancak doğru sözlü olmakla ve işleri içten yapmakla ulaşılır. Buna sinsi tuzaklarla ulaşmak isteyenlere ağır bir azap vardır ve tuzakları boşa çıkar,

11. O İlah sizi topraktan (ölüden), sonra nutfeden (saflıktan) yarattı ve sonra çiftler yapıp eşleştirdi. Onun ilmi dışında hiçbir kadın gebe kalmaz ve doğurmaz, uzun ömür verilenin kitaptaki ömrü uzatılmaz ve kısaltılmaz. Şüphesiz bunlar O İlah için kolaydır,

( Eşinin, kardeşinin, anasının veya ebesinin bilgisi dışında gebe kalıp doğuran bir kadın var mı? Veya ne zaman doğduğunu kimsenin bilmediği bir insan? Allah'ın ilmi bu ilimlerin içinde saklı olabilir mi? )

12. İki deniz bir değildir. Biri tatlıdır içimi güzel (ahiret denizi), diğeri tuzlu ve acı boğazı yakar (dünya denizi), ama ikisinden de taze etler (yeni bilgiler) ve süslü takılar (güzel sıfatlar) edinirsiniz. Ve orada Onun hazinesinden nasibini arayan gemilerin (dinlerin, inançların) yarıp gittiğini görürsün, umulur ki teşekkür edersiniz,

13. Geceyi (cehaleti) gündüze (ilme), gündüzü (ilmi) geceye (cehalete) çevirir. Güneş (bilim) ve ay (din) emri altındadır, her biri belli bir sona doğru akıp gider. İşte rabbiniz O İlah budur, yönetim Onundur. Onu bırakıp da yalvardıklarınız bir çekirdek zarına bile sahip değillerdir,

14. Dua ettiğinizde sizi işitemez, tut ki işittiler cevap veremez ve diriliş gününde sizin ortak koşmanıza kafir (kalp körü) kesilirler. Hiç kimse haberi duyan gibi haber veremez,

( Bu son cümleyi şöyle anlayabilir miyiz? Kıyamet haberinden ilk haberdar olan Sevgili Bilgeydi ve sonraki bilgeleri haberdar etti. )

15. Ey insanlar siz O İlah'a muhtaçsınız, O İlah ise her türlü övgünün üstünde bir zenginlik,

16. Dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir toplum getirir,

17. Ne var ki bu O İlah için sevimli değildir,

18. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen kimse yardım istese, en yakınları bile onun yükünü alıp hafifletemez. Sen ancak rablerinin görünmezliğinden ürpererek namaz kılanları (dua edenleri) uyarabilirsin. Kim kendini terbiye ederse kendi nefsine iyilik etmiş olur, dönüş O İlah'adır,

19. Körle (cahille) gören (alim) bir olmaz,

20. Karanlıkla (cehaletle) aydınlık (ilim) bir olmaz,

21. Gölge (rahatlık) ile sıcak (sıkıntı) bir olmaz,

22. Dirilerle (duyarlı olanlarla) ölüler (duyarsızlar) de bir olmaz. Şüphesiz O İlah dilediğine işittirir ve sen kabirdekilere işittiremezsin,

23. Sen sadece uyarıcısın,

24. Biz seni adaletle müjdeleyen bir uyarıcı olarak gönderdik, hiçbir ümmet (toplum) yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun,
  
25. Eğer seni yalanlarlarsa, bil ki aydınlatıcı sayfalar ve kitaplar ile deliller getiren senden önceki elçilerini de yalanlamışlardı,

26. Sonra o kafirleri (kalp körlerini) sımsıkı yakaladım, nasılmış bana kafir (kalp körü) kesilmek?

27. Görmedin mi O İlah gökten su indirdi de onunla türlü renkte ürünler çıkardı. Ve dağların (alimlerin) arasında belalar, kaskatı ve kapkara masumane sevdalar, 

("Elvan": Renkler, çeşitli görünüşler. "Cüddet": Dağlardaki yol, yol gibi olan izler, şekil, tarz, işaret, bir rengi diğerinden ayıran çizgi. "Biyz-bid": Beyaz, afet, bela, musibet. "Humret": Kırmızılık, kızıllık, masumane şefkat. "Garabib": Katı siyah şey, koyu renkli şey. "Sud": Rengi kara olan şeyler, sevdalar.
      
Bu ayet dağlardaki yollardan değil, iyi niyetle de olsa insanlığın bölünmesine yol açan cemaatlerden söz ediyor. "Umulur ki doğru yolu bulurlar" diyen Enbiya 21/31 ayeti bunu çok açık anlatır. )

28. İnsanlar, yürüyen hayvanlar (dabbe) ve kurbanlık hayvanlar da işte böyle türlü çeşittir. O İlah’tan ancak ilim sahibi kulları ürperir, şüphesiz O İlah kusurları Örten Sevgili,

29. Şüphesiz O İlah’ın kitabını okuyanlar, namazı (duayı) yükseltenler ve eline geçenden gizli veya açık başkalarına da verenler asla batmayacak bir kâr elde ettiler,

30. Çünkü yaptıkları fazlasıyla ödenecektir. Şüphesiz O teşekkür edilen ve kusurları örtendir,

31. Sana kitaptan vahiy ettiklerimiz, önceki kitapları doğrulayan gerçeklerdir. Şüphesiz O İlah kullarından haberdar olan ve onları kalp gözlerinden görendir,

32. Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba mirasçı kıldık. Onlardan kimi kendi nefsine zalim (nefsine uyan) olur, kimi ortadan gider, kimi de O İlah’ın izniyle iyilikte öne geçmek için yarışır. İşte büyük kazanç budur,

33. Cennete girer, orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler, giydikleri de ipektir,

( Altın bilezik ve elbisenin Sümerlere kadar uzanan derin bir geçmişi var. Altın bilezik günümüzde dahi sanat, meslek, yetenek, beceri, ustalık anlamında kullanılır. Elbise ise korunma ve kurtuluş sembolüdür. İpek olması bu korunmanın değerini ifade ediyor. )

34. Şöyle derler; Bizi tasada bırakmayan O İlah’a övgüler olsun, doğrusu teşekkür edilen rabbimiz kusurları örtendir,

35. O ki bizi bu ebedi yaşama yerleştirdi, artık ne yorgunluk ne de bıkkınlık görmeyeceğiz.

36. Kafirlere (kalp körlerine) ise cehennem ateşi vardır. Ne ölüp kurtulurlar, ne de cezaları hafifletilir. İşte biz kâfirleri (kalp körlerini) böyle cezalandırırız,

37. Onlar orada; Rabbimiz bizi çıkar da önce yaptıklarımızın aksine işlerimizi içten yapalım, diye feryat ederler. Size düşünebileceğiz kadar ömür vermemiş, uyarıcılar göndermemiş miydik? Şimdi tadın azabı, zalimlere (nefsine uyanlara) yardım edebilen yoktur,

38. O İlah göklerin (bilgelerin) ve yerin (insanların) sakladıklarını bilir, kalplerden geçeni de bilir,

39. Sizi kendine halife yapan Odur. Kim kafirlik (kalp körlüğü) ederse bilsin ki körlüğü kendi zararınadır. Kâfirlerin körlüğü ancak kendilerinin azabını arttırır, ziyandan başka bir şey getirmez.

("Halife": Bir öncekinin yerine geçen, babadan sonra oğul. )

40. De ki; O İlah’ın yanı sıra peşinden koştuğunuz ilahları gördünüz mü? Gösterin yerdeki hangi şeyi yarattılar? Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kitabı onlara verdik de ona mı dayanıyorlar? Hayır, o zalimler (nefsine uyanlar) birbirlerine hayalden ve aldanıştan başka bir şey vermiyorlar,

41. Şüphesiz göklerin (bilgeliklerin) ve yerin (insanlığın) çürüyüp tükenmesini O İlah'ın orucu engeller. Eğer çürüyüp tükenecek olsaydılar, elbette Ondan sonra yine Ondan birisi (bir insan) oruca girerdi. Şüphesiz O nazik davranan ve kusurları örtendir,

("İmsak": Kendini tutmak, bir şeyden el çekmek, orucu bozan şeyleri yasaklamak, yemez içmez adam, cimri, pinti. "Zail": Geçen, geçici, devamlı olmayan, tükenen, son bulan. "Ehad" Birisi, bir insan. "Halim": Allah'in isimlerinden biri, yumuşak huylu, nazik davranan. "Gafur": Allah'ın isimlerinden biri, kusurları örten, görmezden gelen. 

Allah kendimizi kendisinden bir parça görmemizi, bizim de kötü şeylerde oruca girerek ve iyi şeylerde oruç açarak sorumluluk yüklenmemizi istiyor. )

42. Kendilerine bir uyarıcı gelirse, doğru yola diğer ümmetlerden (toplumlardan) daha önce tabi olacaklarına olanca güçleriyle O İlah üzerine yemin etmişlerdi. Fakat uyarıcı geldi de bu onların nefretini artırmaktan başka bir işe yaramadı,

43. Onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve tuzak kuruyorlar, halbuki kişi kendi kurduğu tuzağa kendi düşer. Bu eski kanundan başka bir sonuç mu bekliyorlar? O İlah’ın kanununda asla değişme bulamazsın,

44. Bunlar yeryüzünde gezip de öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmüyorlar mı? Oysa onlar bunlardan daha güçlüydüler. Ne göklerde ne de yerde O İlah’ı aciz bırakacak bir güç yoktur. O her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir,

45. Eğer O İlah insanları yaptıkları şeyler sebebiyle hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir dabbe (yürüyen hayvan) bırakmazdı, fakat onları sonlarının geldiği belli bir vakte erteliyor. Şüphesiz O İlah kullarını görmekte.

( İnsanlar suç işliyor ama hayvanlar cezalandırılıyor. Bu size garip gelmiyor mu? Cezayı hak eden o dabbe hayvanlarını Sad 38/34 ve Neml 27/82 ayetlerinde daha yakından tanıyabilirsiniz. )

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder